Emekli isen vur saza
Bir zamanların huzurlu bir yaşlılık dönemi olarak özlemle beklenen emeklilik dönemi bugün bir hayatta kalma mücadelesini, ikramiye günü sayacını, markette etiket kovalama dönemini temsil ediyor. Sembolik bir değeri olan, toplumsal vefanın adresi olan emeklilik artık pazarda akşam ezanını bekleyen, ilk indirim kampanyası için market kapılarında kuyrukları oluşturan kitleleri simgeliyor. Bir dinlenme döneminin ötesinde sabrı, hesabı, direnci ve mahcubiyeti gerektiren bir yaşam biçimini gözler önüne seriyor.
Bir lütuf olmanın ötesinde bir labirente dönüşen emeklilik dönemi bırakın lüksü temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan bir kitleye ev sahipliği yapıyor. Gün doğmadan hesaba yatan her lira gün batmadan eriyip buharlaşıyor. Kira mı, elektrik mi, ilaç mı, market mi harçlık mı… Pek çok soru arasında bocalayan emekli uzun süredir bırakın ay sonunu getirmeyi sabaha çıkmayı şükür sebebi sayıyor. Bugün en düşük emekli maaşı bir çeşit yaşam avansına dönüşüyor.
Resmi enflasyon verileri ile hissedilen enflasyon arasındaki farkın varlığını koruyor olması kâğıt üzerindeki maaş artışının erimesini pekiştiriyor. Verilen ’lık artış, pazarda iki kilo domatesle, kasapta yarım kilo kıyma ile sınanıyor, elde kalanla bazen kuru soğan dahi bir lükse dönüşüyor. Söz konusu emekli sofrası olunca tabağa düşen yalnızca bir çorba değil bir tutam gurur, bir dilim sabır ve bir lokma sessizlik oluyor. Hal böyle olunca hayat pahalılığının gölgesinde sosyal yardımlarla geçinmeye çalışan, çocuklarından gizli gizli harçlık isteyen, torunun eline bayramda üç beş kuruş sıkıştıramadığı için başını öne eğen emeklilerin sayısı her geçen gün artıyor. Duygusal bir yorgunluk ve bir yalnızlık haline dönüşen emeklilik bazen devletin bazen sistemin bazen de toplum nezdinde gözden düşmüşlük hissiyatına yol açıyor.
STATÜDEN SESSİZLİĞE
Bir zamanların bilgeliği, birikimi ve tecrübesi bugün yerini görünmezliğe,........
© Yeni Şafak
