Bir gece, bir millet, bir kıyam
Bazı geceler vardır, yüzyılların birikimini bir anda ortaya koyar; milletin karakteri, iradesi ve kaderi tek bir an’a sığar. 15 Temmuz 2016 gecesi, işte böyle bir an’ı simgeliyor. O gece Türkiye, göğsünü siper eden isimsiz kahramanlarıyla, yedi düvele karşı yazdığı son büyük destanı başlattı. Tanklara karşı çıplak ellerle direnen halk, ezanla sokağa koştu, bayrağıyla ölümün üstüne yürüdü. Kurşunlar yağarken geri adım atmayan, Meclis bombalanırken demokrasiye sarılan bir millet vardı sahnede. Bu millet, o gece sadece bir darbeyi değil; esareti, vesayeti ve teslimiyeti de toprağa gömdü.
İRADENİN YENİ MANİFESTOSU
15 Temmuz gecesi, yalnızca bir darbe teşebbüsünün değil; bir devrin siyasi ezberlerinin yerle bir olduğu an’ın da adıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı, sadece bir liderin çağrısı değil; tarihin içinden yükselen bir millet haykırışıydı. O haykırışa yanıt verenler sadece bir partiye gönül verenler değil; farklı düşünsel iklimlerde yetişmiş, farklı ideolojik köklerden gelen milyonlardı. AK Parti’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi, HDP (DEM) seçmeni... O gece hepsi, bir millet olmanın ötesinde, bir kaderin ortak taşıyıcıları olduğunun gereğini yerine getiriyorlardı.
Yenikapı’da buluşan kalabalıklar, siyasi tarihin en büyük toplumsal mutabakatını görünür kılıyordu. O gün doğan “Yenikapı Ruhu”, sadece bir miting değil; devlet aklının yeniden şekillendiği, meşruiyetin artık sadece milletin iradesinden besleneceğinin tarihe yazıldığı bir milada işaret ediyordu. Daha önceki darbelerde siyaset geri çekilmiş, korkuya teslim olmuştu. Ama 15 Temmuz’da siyaset ilk kez siper olmuştu millete... Tankların........
© Yeni Şafak
