Tarih tasavvurumuzdaki sıkıntılar
Bu ülkede en çok tartışılması ve tadil edilmesi gereken meselelerden biri herhâlde tarih tasavvurlarıdır. Hemen aklınıza tarihimize karşı mesafeli olan hatta kendi tarihimize sırtını dönmek isteyen grup ve ideolojiler gelmesin. Türkiye’de eğitim seviyesi ve toplumsal konumu fark etmeksizin her kesimden insanın yani hepimizin tarihe bakışında takıntı seviyesine ulaşan sorunlar var. Bu sorunlar, muhtelif alanlara yayılıyor. Kimileri özel olarak konuyla ilgilenenlerin fark edebileceği cinsten, kimileri ise çok meşhur ve yaygın.
Muhtemelen en yaygın sorunlardan biri, bütün Türk ve İslam tarihini otoriterlik hatta kimi zaman bir tür diktatörlük kavramı etrafında düşünme yanlışıdır. Bu yanlışın kaynağı, sultanlıklar ile diktatörlükleri karıştırma hatasıdır. Farklı kesimden pek çok insanın zihninde astığı astık kestiği kestik, modern diktatörlerin bile yanından geçemeyeceği, kafasına göre hukuku belirleyen bir sultanlık tasavvuru var. Bu tasavvur, hususen tarihçilik mesleğinde uzmanlaşmış kişiler hariç çok farklı ideolojik geleneğe ve meslek grubuna mensup, eğitimli veya eğitimsiz birçok insanda görülebiliyor. Öyle sıradan bir rejim karıştırma hatası değil bu. Kendi içinde pek çok yanlışı barındıran katmanlı bir hata. Bu sebeple de oldukça farklı versiyonları var.
Mesela dindar olduğunu düşünen kesimde Hz. Peygamber (sav) ve hulefâ-i râşidinden sonra Emevîlerin iktidarı ele geçirmesi, İslam’ın henüz kırkıncı yılında adil bir yönetim imkânının yitirilmesi ve İslam’ın temel ilkelerinden uzak bir siyasi anlayışın hâkim olması şeklinde yorumlanıyor. Klasik kelam kitaplarının imâmet bölümlerindeki açıklamalardan da beslenen bu bakış, eskilerin tabiriyle sakil yani sıkıntılı bir İslam tarihi yorumuna yol açıyor. Yine kendisini Batıcı ve Atatürkçü gören yahut seküler ideolojiyi benimseyen bir kısım insanlar, bilhassa Osmanlı tarihini........
© Yeni Şafak
