Sekülerliğin dindar görünümleri
Yaşadığımız çağın en ciddi sorunlarından biri, sekülerizm. Türk Dil Kurumu sekülerizm kelimesine “dünyacılık” karşılığını önerse de kelime dilimize daha çok “dünyevişleşme” lafzıyla tercüme ediliyor. Kelime aslında modern Batı’daki siyasi, içtimai ve bilimsel gelişmelerin seyrine uygun şekilde başlangıçta siyasetin dini kurumlardan arındırılması olarak anlaşılıyordu. Süreç içinde toplumsal hayatın dini kurumların hakimiyetinden arındırılarak dini tercihlerin bireyin iç dünyasıyla sınırlandırılması anlamına gelmeye başladı. Birey, ancak bir toplum içinde var olduğundan bireyin davranışlarının kahir ekseriyeti aynı zamanda toplumsal görünürlüğe haizdir. Dolayısıyla dini toplumsal tercih olmaktan çıkarmak, aynı zamanda bireyin toplumun bir üyesi olduğu ölçüde bireysel olmaktan da çıkarmak anlamına gelir. Daha da önemlisi, bu, insana, hayata ve var oluşa bir bakıştır ve sirayet ettiği her şeyi maneviyattan arındırmaktadır. Bu bakımdan sekülerizm kavramının dilimize hakiki tercümesi, çağdaşlaşma veya dünyevileşme değil, “dünyaperestleşme” olması gerekir. Çünkü insana ve hayata yönelik bir tefekkür ve bakış açısı olması bakımından din, hayatın belirli alanlarıyla sınırlanmaya elverişli değildir. Bu anlamıyla dini kabul eden bir insanın hali olarak dindarlık da yalın veya basit bir şeydir, hayatın belirli alanlarıyla sınırlanmaya elverişli değildir.
Kuşkusuz dindarlığın merkezi kişinin gönlü, kalbi veya aklıdır. Dindarlık, bu merkezden serpilip bütün davranışlarımıza sirayet eder. Fakat serpilen ve sirayet eden anlam, yalındır, parçalanma kabul etmez. Bu sebeple görünürlüğü kaybettiği durumlarda yeni bir yorum ve temsille ikame edilmezse yerini başka şeylere........
© Yeni Şafak
