menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Turizm uğruna

141 3
15.05.2024

Başı pare pare dumanlı karlı dağlardan, minik derelerden, pınarlardan birbirine karışa karışa çoğalan, taşlara çarpa çarpa köpüklenen, iki yanını naneler, yarpuzlar, çiçekler bezemiş türküler söyleyerek ormana giren, çamdan-kayından-kestaneden-sedirden türlü ağaçlardan kokular devşiren bir dere ormanı geçtikten sonra hızını azaltarak bir küçük göl ile buluşuyor.

Onu besliyor.

Gölün bir ucundan girip, öteki ucundan çıkıyor. İçinde alabalıklar oynaşıyor.

O koca çamlar, sedirler, gürgenler gölü çevreliyor. Suya düşen gölgeleri her dakika başka bir manzara arzediyor. Bir iki köşede kuşburnular, dağ çilekleri, böğürtlenler suya eğilmiş onunla konuşuyor. Göle bakıyorsunuz dibindeki çakıl taşları; beyaz, sarı, gri, kara parıldıyor.

Sessizlik.

Sadece ötücü kuşların nağmeleri.

Büyülü bir ortam.

Bu atmosfere giren kişi, bir adım atsa büyünün bozulacağını sanıyor. Bir kelebeğin kanadına dokunmak gibi.

Orada oturup sessizliğin sesini dinlemek, kekik kokulu rüzgârı koklamak kimbilir belki meşelerin arasından o kocaman gözleri ile size bakan bir masal ceylanını görmek, kâinatın kitabını okuyarak bu güzellik karşısında şükretmek, şükretmek, şükretmek.

Tabiatın zikrine iştirak........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play