Arslanın ağzı
Üniversitede sınıf arkadaşıydık. Sadece merhabamız yoktu, bayağı hukukumuz vardı.
Nasılsa yolda rastlaştık.
“Ne var bunda” demeyin.
Adam müsteşar...
Çok iyi bildiğiniz gibi “iş arslanın ağzında”. Bir yere 46 kişi alınacak, neredeyse 46 bin kişi müracaat ediyor.
Bizim oğlan askerden geldi, aylardır işsiz. Şuna başvurduk, buna başvurduk.
I, ıh... Tık yok...
Oğlan ha bire sağa-sola hâl tercümesi yazıp yolluyor (şimdilerde sivi deniyor). Ama gittikçe de başı önüne düşmekte, hatta omuzlarının arasında neredeyse kaybolacak.
Oğlanın gözümüzün önünde böylesine eriyip gitmesi kahrediyor hepimizi.
İşte bu hâllerle eski arkadaşı görüverdim. Ne de olsa ayaküstü bir konuşma bu. Ancak hâl-hatır sorulur o kadar. Önce gerçekten sıcak bir kucaklaşma. Sonra “Ya, görüşemedik, seneler oldu” faslı. Daha sonra “Ee... Ne yapıyorsun bakalım?..”
Dedim ya ayaküstü.
Adam az sonra çekip gidecek.
Bunca yıl semtine uğramamışız, bu kadar makam-mevki sahibi olmuş,........
© Yeni Şafak
visit website