SDG meselesi: Sürecin samimiyet testi
Eski ezberler önümüzü kesiyor.
Eski Türkiye aklı çözüme direniyor.
Dünü bir türlü dünde bırakamadığımız için bugünümüzü inşa etme cesaretini gösteremiyoruz.
Yarınımıza dair gereksiz soru işaretleri bırakıyoruz.
Hem yeni bir devir açmaktan bahsediyoruz, hem bu yeni devrin gerektirdiği cesareti kuşanmaktan geri duruyoruz.
Eski Türkiye tartışmaları üzerinden süreci enfekte etmek isteyenleri aramızda, hatta başımızın üstünde tutmaya devam ediyoruz.
Herkes güveni karşı taraftan bekliyor.
Oysa güven karşılıklı adımlarla inşa edilir.
Güven, dil ile inşa edilir.
Pratik adımlarla göğerir.
Elinizi uzattığınız insana bakışınız değişmezse güvensizlik alır başını yürür.
Uzattığınız eli tutana gayrı kem söz edemezsiniz.
Onur kırıcı bir dil kullanamazsınız.
Gayrı davranış güveni ortadan kaldırır.
Ya el uzatmayacaksınız ya uzatılan eli tutmayacaksınız ya da el uzatıp el sıkışıyorsanız gayrı güven arttırıcı adımlarla barışı sağlayacaksınız.
Niyetiniz sahiden barışmak ise evvela dilinize dikkat edeceksiniz.
Gerçekten barış istiyorsanız helalleşmeyi ve kucaklaşmayı bileceksiniz.
Bunun için gerekli olan affetmeyi içinize sindireceksiniz.
Başka türlüsü olmaz.
Acıyı ortaklaştıran bir anlayış üzerinden çözüm arayacaksınız ki gayrı yeni acılar yaşanmasın.
Ortak acıdan ortak bir gelecek inşa etmek, acılarımızı yüreğimize gömmekle mümkün olabilir.
Silahlar nasıl toprağa gömülüyorsa kin, öfke ve intikam duyguları da öylece yüreklere gömülecek.
Başka türlüsü olmaz.
Hesaplaşmak yerine helalleşmek gerek.
Başka türlüsü olmaz.
Bu samimiyeti herkes gösterecek.
Hatasını ve günahını herkes kabullenecek.
Bunu birbirimizden intikam almak için değil helalleşmek için yapmak zorundayız.
Hesaplaşmayı o büyük helalleşme için yaparsak anlam kazanır ve büyük bir hayra vesile olur.
Hesaplaşmanın dili o yüzden helalleşme kapısını ardına kadar açacak bir dil olmalıdır.
Düşmanlıklar böyle biter.
Kavgalar böyle sonlanır.
Zamanla yeni dostluklar oluşur.
Bazen yaşanmış acılar ve acı tecrübeler, herkese kazandıracak güçlü ve sarsılmaz ortak bir gelecek inşasını mümkün kılar.
Biliyorum bu bir anda olmaz.
Ama her şey bir ilk adımla başlar.
Sonra karşılıklı adımlarla süreç tamamlanır.
Varsın zaman alsın, yeter ki o yola girmiş olalım.
Bir kırk yıl daha birbirimizin kanını döktüğümüzde sadece birbirimize kaybettirmiş olacağız, hiçbirimiz bir şey kazanmış olmayacağız.
Ama bir iki yıl içinde belki birbirimize kazandıracak yeni bir süreci birlikte inşa edenlerden olacağız.
Hem birbirimizi kazanacağız hem birbirimize kazandıracağız.
Bunun için gerekli olan zaman israf değildir.
Ya hep ya hiç radikalizmine ve sekterliğine gerek yok.
Her sorunun bir anda çözülmesinde ısrarcı olmak, barış sürecinin ruhuna aykırıdır.
Her sözün bir zamanı vardır.
Her çözümün de bir zemine ihtiyacı vardır.
Silahları toprağa gömdüğümüz gibi........
© Yeni Şafak
