Kur’ân Günlüğü -5. Cüz-
Allah insanın yükünü hafifletmek ister
“Allah, sizin yükünüzü hafifletmek ister. Zira insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisâ 4/28)
Yerlerin ve göklerin yüklenmeye cesaret edemediği “dünya hayatında sınanma emaneti”nin sorumluluğunu kabullenen insan (bk. ), ağır bir yük yüklenmiştir. İnsan olmak, hakikaten zordur. “İnsan” olmanın farkına vararak yaşamaya çalışmak; hayata, ölüme, varlığa, yokluğa dair kafa yorarak, bunları -künhüne asla vâkıf olamayacağımızı bile bile- anlamaya ve sorgulamaya çalışmak, bu zorluğu daha da şiddetlendirir. Sa’dî’nin dediği gibi “İnsan; bir damla kan, yüz bin endişeden ibaret bir varlık (Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe).” Hz. Mevlânâ’nın ifadesiyle insan, iç âleminde “dokuz yüz katlı” bir potansiyeli barındırıyor. Şayet Yüce Yaratıcı’nın kendisine yüklediği “hilafet emaneti”nin farkına varır ve kendisini esmâ-i ilâhiyyenin tümünün mazharı olmaya adarsa, melekleri kendisine hayran bırakacak bir potansiyele sahiptir. Ancak nefsinin kölesi ve esiri olarak yaşamayı seçerse, diğer canlılardan daha düşük bir konuma inip (bk.) esfel-i sâfilîne düşme (bk.) tehlikesi ile de karşı karşıyadır. İçinde bu kadar farklı kutupları ve potansiyelleri taşıyan bir varlığın iç âleminde gerilimler yaşamaması imkânsızdır. İşte yarattığı insanın bu gerginliğini, acziyetini ve zayıflığını iyi bilen Yüce Allah, bu âyet-i kerimede zımnen şöyle buyurmaktadır: “Ey kulum! Biliyorum, sana ağır bir yük yükledim. O yükü yükleyen Ben olduğum gibi onu hafifletmek de Benim elimde. Ben senin yükünü hafifletmek isterim. Ama bunun için önce senin buna talip olman gerek. Gel, buna talip ol! Ben de yükünü hafifletivereyim.”
Allah, insanın yükünü nasıl hafifletir? İnsan aklı, başta kendi varoluşu olmak üzere diğer varlıkların ve tümüyle evrenin varoluşu hakkında kendi başına küllî bir hükme ve kesin bir sonuca varma yeteneğine sahip değildir. Dolayısıyla varoluşsal sorulara cevap bulamamak, insan için çok ağır bir yüktür. Cevabını kendi başına asla bulamayacağı........
© Yeni Şafak
