Diyanet ve iftira
Geçtiğimiz günlerde birazcık imanı, azıcık insafı ve zerre kadar vicdanı olan herkesi rahatsız eden/etmesi gereken bir hadise yaşandı. Dindar bireyler, dinî kurumlar ve cemaatler hakkında çoğu asılsız olmak üzere aleyhte yayın yapmayı kendisine vazife edinmiş bir kesimin kontrolündeki internet sitelerinde en ‘flaş haber’, Mekke’de vazife yapan bir Diyanet İşleri Başkanlığı görevlisinin, 270 bin ABD doları rüşvet aldığına dair bir sözde haberdi. Bu haberi inandırıcı kılmak için de içeriği anlaşılmayan kısa bir video görüntüsü servis edilmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bir kez görevli olarak hac vazifesini ifa etmiş biri olarak, sözde haberi okuduğumda “270 bin dolar gibi yüksek bir meblağı, hac organizasyonundaki bir Diyanet görevlisinin rüşvet olarak alması mümkün değil. Hac vazifesini yapmış olup oradaki durumu az çok bilen bir insan, böyle bir şeyin gerçekleşmiş olabileceğine asla ihtimal veremez.” diye düşündüm. Ancak videodaki kısa görüntü, oradaki işleyişi bilmeyen insanların kafasını karıştırabilecek nitelikteydi. Bahsi geçen sözde haber sitelerine göre, bir seferde 270 bin dolarlık rüşveti alan Diyanet görevlisinin, yıllardır rüşvet aldığı Diyanet yetkilileri tarafından biliniyordu ama ne hikmetse (!) bir türlü kendisine dokunulmuyordu. İlgili şahsın oğlu ve kayınbiraderi üzerine İstanbul’da onlarca dairesinin olduğu bilgisini (!) de ilave etmeyi unutmamışlardı. O sözde haberleri okuyunca, böyle bir haberin asla doğru olamayacağına inandığım için, Mekke’deki o Diyanet görevlisinin hem kendisinin hem de aile efradının ne kadar zor durumda kalmış olduklarını tahmin ettiğimden, olayın bir an evvel aydınlanması ve o görevlinin kamu vicdanında aklanması için bolca dua ettim.
Çok şükür ki, kısa sürede olay vuzuha kavuştu. Olaya bizzat tanıklık eden bir şahıs, bir video yayımlayarak meselenin bambaşka olduğunu anlattı. Olayın şahidinin anlattığına göre işin aslı şuydu: Özel bir hac turizm şirketi, 10 bin dolarlık bir meblağı, ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönderiyor. Muhasebe memuru orada olmayınca bir başka görevli o meblağı makbuz mukabilinde teslim alıyor. Sonrasında da eksik olup olmadığını kontrol etmek için sayıyor. O esnada, daha önce Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışırken işine son verilen ve bu sebeple Diyanet’e........
© Yeni Şafak
