menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Amerikan yüzyılının sonu mu? Karşılıklı bağımlılık, yumuşak güç ve liberal düzen

19 0
06.06.2025

Geçtiğimiz ay vefat eden Joseph S. Nye, Jr. ve Robert O. Keohane’in Foreign Affairs’de yayımlanan ‘Uzun Amerikan Asrı’nın Sonu’ adlı makalesi, Amerikan yumuşak gücünün Trump politikalarının sonucu olarak zayıfladığını savunuyor. ABD’nin askeri ve ekonomik gücünün yumuşak gücü olmadan ayakta kalamayacağını savunan yazarlar, Trump’ın gümrük tarifesi, uluslararası anlaşmalardan çekilme ve müttefiklerine yönelik cezalandırıcı politika izleme gibi adımlarının uzun vadede Amerikan yumuşak gücünü erittiği uyarısında bulunuyor. Yazı, Amerika’nın gerçek gücünün karşılıklı bağımlılık üzerine kurulu düzenden geldiğini ve bu bağlarının koparılmasının ABD üstünlüğünü erozyona uğratacağını savunuyor. Yazı, Trump’ın bir yandan Amerika’yı dünyaya empoze etmeye bir yandan da dünyadan uzaklaştırmaya çalıştığını ve bunu yaparken karşılıklı bağımlılığı hedef almasının Amerikan gücünün altını oyduğu tezini öne sürüyor.


AMERİKAN YUMUŞAK GÜCÜNÜN ERİYİŞİ

Nye ve Keohane’in makalesinde en dikkati çeken vurgulardan biri Amerika’nın ‘cazibe gücüne’ dayanan yumuşak gücünün Trump tarafından bilinçsizce ve hoyratça zedelendiği yönünde. Yumuşak güce gereğinden fazla değer biçtiği yönünde eleştirilebilecek olan makale, Amerika’nın birçok kriz dönemini (Vietnam, Irak, 2008 krizi, COVID-19) askeri ve ekonomik gücüyle aşarken albenisini bir şekilde koruyabildiği gerçeğiyle pek yüzleşmiyor. Bu yumuşak gücün önemli olmadığını savunduğum anlamına gelmiyor elbette ancak yazının küresel düzenin kurumlarına atfettiği önemin dozunun kaçtığı söylenebilir. Birleşmiş Milletler, NATO ve IMF gibi kurumların uzun süredir son derece derin bir uluslararası sistem kriziyle karşı karşıya olmalarına rağmen küresel siyasal ve ekonomik düzeni sağlamak noktasında gerçek bir alternatiflerinin ortaya çık(a)madığını gözlemliyoruz.


Yazarların fazlaca önem atfettiği bir diğer nokta da Trump’ın dış politikasının uluslararası düzeni zayıflattığı meselesinde odaklanıyor. Bu noktada Trump popülizminin bir neden değil de aslında bir sonuç olduğunu unutma riski doğuyor. Çin’in yükselişi, Avrupa’nın stratejik otonomi arayışı, Küresel Güney ülkelerinin denge ve çeşitlilik politikası........

© Yeni Şafak