Havuzun taşları
Dervişe sormuşlar: “Yârdan ayrılmaktan korkar mısın?”
Dedik ya, bizim derviş az değişik adamdır. Kimine beklediği yerden, kimine ummadığı köşeden verir cevabı. Bu kez, dümdüz söylemiş: Ayrılık, yârin kendisinden başka biri olduğunu düşünenin korkusudur. Yâr öyledir ki araya “ve” de girmez, “-ile” de girmez. “Yâr benim, ben de yârimim” demek zaittir. Zira “yâr benim” demek, yâr ile kendi aranda bir mesafe olduğunu ihsas ettirir ki insanın yârinin olmadığına delalet eder.
Meraklı ya dervişe soru soranlar. Sormuşlar yine: Yani asıl mesele yârda yok olmak mıdır?”
Derviş, bir nice sustuktan sonra konuşmuş: O senin dediğin yâr değil, yardır. Yardan aşağı atlayan yok olur. Yârda yok olunmaz, tam tersine insan yâr ile var olur. İnsanın varlığının mebdei de, melcei de, evveli de, ahiri de yârdır.
Anlamamış soruyu soran. Başka bakımdan sormaya karar vermiş: “Ger men men isem nesin sen ey yâr” diye ünleyen şair haklı mı?
Derviş eyitmiş: Haklı değil amma mazur. O da yâri kendisinden gayrı sanmakla mazur. Birçok bilmişe sorsan sana der ki “madem aşk vardır, orada başka vardır.” Eh, haksız da değildir. Haksız değildir ama eksiktir. Orada başka vardır ama başka olan yâr değildir. Başka olan aşkın kendisidir.
Öyledir.........
© Yeni Şafak
