Cehennem dediğinde dal, odun yoktur
Dervişe sormuşlar: “İmtihan nedir?”
Güzel bir günündeymiş. “Beni imtihan etmek niyetinde misiniz?” diye cevap vermiş derviş. Sonra anlatmaya başlamış.
“Altın ateşte, insan mihnette belli olur” dermiş eskiler. Kulun imtihanı ne kadar ağır olursa sevabı da o denli çok olur diye düşünmüşler. Doğrudur bu. Doğrudur ama tek cevap değildir. Daha doğrusu imtihan nedir sorusunun cevabı değildir bu cevap. Kulun mihnete düşmesine “bela” derler. İmtihan bela ile başlamaz ki “imtihan nedir” diye sorulduğunda “zorluklara sabretmektir” diye cevap verelim. O olsa olsa “imtihanda nasıl davranmak gerekir, imtihanı geçmek için ne yapmak lazım gelir?” sorusunun cevabı olur böylece.
Sorunuza cevap vermemekle başladım cevaba. Öyleyse uzatayım. İmtihan, mesul olduğumuzdur. Sorunun çalıştığın yahut çalışmadığın yerden gelmesinin önemi yoktur çünkü nereden nereye kadar mesul olduğun bellidir.
Amma hayıf ki insan mesul olduğu yerle meşgul olmaya değil, mesul olmadığı şeyi çözmeye yatkındır. Yanılgısı da buradadır. Sana “ağaç dik” denir ama sen mutlaka o ağaçtan bir orman yapmayı hayal edersin. Sonunda da gücünün bir orman oluşturmaya yetmediğini düşünüp vazgeçersin ağaç dikmekten. Halbuki ağaç dikmek basit, orman yapmak nasiptir.
İnsan, kurcalaya kurcalaya kaybeder nasibini. Nasibin........
© Yeni Şafak
