Cumhuriyet Halk Partisi’nin kaderle imtihanı
Son on yılda Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına gelenler, deyim yerindeyse pişmiş tavuğun başına gelmedi. Deniz Baykal’ın genel başkan olduğu dönemde bazı CHP’liler, partideki ya da ülkedeki sorunları bırakın, adeta kâinattaki tüm sorunları Baykal’la ilişkilendiriyor ve onun görevden ayrılmasıyla evrende birçok konuda iyileşmeler olacağına inanıyorlardı.
Onur Öymen, İsveç merkezli İpekyolu Enstitüsü’nün 2009 yılında hazırladığı bir raporda, Baykal’ın istifaya zorlanacağı ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçeceğine dair senaryolardan söz edildiğini açıklamıştır. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ankara Büyükelçiliği’ne gönderdiği bazı diplomatik yazışmalarda da benzer öngörüler yer almıştır.
Onur Öymen bu süreçle ilgili zaman zaman demeçler vermiş, televizyon programlarına katılmış ve kamuoyunu bilgilendirmiştir. Süreç, tam da Öymen’in öngördüğü şekilde işlemiş ve Deniz Baykal, bir kaset komplosunun ardından görevinden ayrılmış; yerine Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan seçilmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı döneminde ulusalcı CHP’liler ile Kılıçdaroğlu’nun ekibi arasında birçok tartışma yaşanmış ve bu süreçte daha çok ulusalcı kanat tasfiye edilmiştir. Bugün geriye dönüp bakıldığında, CHP’den en az 50 siyasi figür bu tasfiyeden nasibini almıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu ilginç bir şekilde hem örgüt solcuları hem de sağ eğilimli isimlerle çalışmış; Altılı Masa etrafında İslamcı, milliyetçi, radikal sol ve HDP gibi aktörleri bir arada tutmayı başarmıştır. Her ne kadar bu yapı seçim sonucunda başarıya ulaşamasa ve özellikle muhafazakâr partilerin tabanına ulaşmakta zorlanmış olsa da, bu çaba siyasi açıdan bir başarı olarak değerlendirilebilir.
Cumhuriyet Halk Partisi, kendi seçmen kitlesini üç başlık........
© Yeni Şafak
