Bu köşe yazısına başlık bulamadım: 'Gün dönümü'
İki yüz yıl boyunca içimizi karartan haberler, kayıplar, işgaller, açlık, sefalet, yenilmişlik; Batı'nın azgın hegemonyasını yaşamış büyük bir millet olarak bugünlerde olup biteni anlamakta zorlanıyoruz.
Son bir ayda dünyada olup biten her meselenin ya merkezinde ya da gündeminde Türkiye vardı. PKK, kendini feshettiğini açıkladı. Bizler, alışkanlık gereği meselenin büyüklüğüne ve Türkiye için ne anlam ifade ettiğine değil, bu ülke namına bir cümle hayır düşünmeyen CHP medyasının gönülsüz bir şekilde desteklediği süreçte olmadık ayrıntıları konuştuk. Örgüt, en güçlü olduğu günlerde değil de kendini feshederken mi ülkemizde bazı temel değerleri değiştirecek? Hayır. Bu mesele, Cumhuriyet aydını diye kendisini lanse eden güruhun PKK’nın gücünü kaybetmesini istememesinden başka bir şey değil.
Pakistan-Hindistan savaşı oldu, kısa sürede bitti. Hindistan, yenilginin sebeplerini sıralarken Türkiye'nin desteğini baş köşeye koydu. Pakistan'ın yönetici eliti Babür soyundandır ve Pakistan-Türkiye kardeşliği, dünyanın en köklü millet dayanışmasıdır. Bu konuda hükümetten bir açıklama gelmedi. Bir güç yükselen değere dönüştüğünde, kendi gücü kadar efsaneleri de güçlenir.
Netanyahu, ABD ziyaretinde daha önce ABD'yi İran'a saldırtma planında olduğu gibi apar topar Türkiye'yi şikâyete gitti. Basın toplantısında Trump, Netanyahu'nun gözüne sokar gibi "Erdoğan güçlü bir lider ve benim aram onunla çok iyi" ifadesini kullandı. Bu, Türkiye-İsrail çatışması konusunda Netanyahu'nun eli boş döneceği anlamına gelecekti.
Bütün bu olup bitenler içerisinde, Suudi Arabistan'da yapılacak toplantı öncesinde Trump'ın Suriye hakkında yapmış olduğu açıklamada, "Suriye'de ambargoyu kaldırabiliriz, bu konuyu........
© Yeni Şafak
