Kör noktalar
Geleneksel metinlerde bilmediğini bilmek insan için hep bir fazilet merhalesi olarak görülmüş, bilinmiştir. Bilmediğini bilmek iki türlü kazanç sunar insana… Bir, bilmediğini bilen kişi bilmeye giden yolun kapısını daima açık tutar kendisi için. Ve iki, bildiği vehmiyle yanlış adımlar atmaktan, yanlış kanaatler edinmekten korur kendini.
Uzun zamandır insanlar kendi kararlarını vermek konusunda ölçüsüzce cesaretlendiriliyor. Bu kararların arkasında tam teşekküllü bir kişilik oluşumu ve insanın doğal sınırlarının getirdiği kısıtlılıklara dair bir farkındalık varsa, bu cesaretlendirmelerde yarar görülebilir. Ancak kişiliğin kolay kazanılan bir şey olmadığı da hatırda tutulmalı bu noktada. İnsan, varlık içindeki yeri ve konumunu makul bir şekilde tespit edememiş, buna uygun bir hayat görüşü ve muhakeme kazanamamış ise, dünyanın en keskin zekâsına sahip olması bile hata yapmaktan, yanlış istikamete yönelmekten emniyette tutamaz onu. Keskin bir zekâ; insanlık bilgisinden mahrum ve varoluşun hakikati ile irtibatsız bir zihniyetle çıkılan yolda, insanın dramatik yanlışlara düşmesine sebep olduğu gibi, bu kötü gidişatı daha da hızlandırabilir.
“Mesela zeki ve eğitimli insanların kendi........
© Yeni Şafak
