menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın?

87 13
10.03.2025

Yaşadığımız hayatı içselleştirmek noktasında çok mesafeler aldık, bunun pek farkında da olmadık. Yaşamanın bugünkünden farklı ihtimalleri ve imkanları olabileceğine inanan, bunu arayan, araştıran pek kimse kalmadı. Realite denen ve herkesi kendine inandıran bir şey var; bunu hemen herkes tartışmasız, sorgusuz, sualsiz kabulleniyor artık. Düne kadar modern hayatın pratikleri ve dayatmalarına karşı kendimizce direnç noktalarımız vardı. Bize ait olanı, geleneksel mirasla bize ulaşanı, kadim bilgiye dayananı, nesillerden nesillere aktarılan birikimi, tecrübeyi, hayat bilgisini ve bunlardan neşet bulan insanca hassasiyetleri savunuyorduk bir şekilde. Şimdi sonuna kadar modern olan şeyleri, türedi, köksüz bir muhafazakarlık gayretiyle makyajlayarak günün yaşantısına, ekonomik işleyişine, piyasa trendlerine, sosyal eğilimlerine uygun hale getiriyor ve buna teslim oluyoruz. Dindarca yaptığımız şeylerin pek çoğuna, dinin ruhuna, hakikatine, mânâ ve mahiyetine hiç uymayan pek çok yabancı ‘şey’ katıyoruz ve böyle yaşıyoruz. Biz eski nesiller bunu kulağımızın üstüne yatarak yapıyoruz; yeni nesillerse yazık ki o ruhtan, o hakikatten, o mânâ ve mahiyetten zaten uzakta bırakıldıkları için habersizce düşüyorlar bu tuzağın içine. Sonuçta dinin bir hissiyat, bir........

© Yeni Şafak