Hiss-i müşterek
Düşüncelerimiz, hissiyatımız, hayallerimiz, edindiğimiz hayat tecrübeleri derûnumuzda bir bütünlük oluşturuyor mu? Bizler hayat sürerken önümüze çıkan bir ‘şey’in ne olduğuna, nice olduğuna, nasıl olduğuna, nereden geldiğine, nereye doğru gittiğine dair bir ‘his’se sahip olurken, iç irtibatlarımızdan, iç oluşumuzdan, öz hissiyatımızdan, fıtrî cevherimizden ne kadar besleniyoruz? Bunu söylerken aslında insanın tabiatının hakiki işleyişine, hakikatle fıtrî bağına atıfta bulunmuş oluyoruz. Hal böyle değilse, bu tabii işleyişte kırılma ve aksaklıklar mevcutsa, devrelerdeki bir arızadan, bir kopukluktan, insanla fıtrî kabiliyetleri arasına tabii olmayan birtakım engellerin girmesinden söz etmek durumundayız.
Hay bin Yakzan’da geçip gidilmemesi, kerteriz alınması gereken şöyle bir izah var: “Eski ruhbilimciler, insandaki dış duyulardan başka, beş de iç duyu kabul ederlerdi. Bunlar bellek (hafıza), sezgi (vahime), imgelem (muhayyile), anımsama (müzekkire) ve düşünme (müfekkire) idi. Bu beş duyu, bir ortak duyuda (hiss-i müşterek) birleşirdi.”
Bir hiss-i müşterek ile mi bakıyoruz hayata, insana, eşyaya bugün? Hafızamız kurgulanmış, sezgilerimiz manipüle edilmiş, hatırımız örselenmiş durumda büyük ölçüde. Muhayyilemiz işgal altında, tefekkürümüz devre dışı neredeyse! Kimler neyin hayalini........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d