menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tanrı misafirinden kalan ağır yük

30 15
27.06.2025

Bazı karşılaşmalar vardır. Yıllar sonra hatırladığınızda, evvel gidenlerin arkada kalanların tamamlaması için bıraktığı ödevleri düşünürsünüz. Şeyma ile yolumuz böyle bir “ödev” üzerinden çakıştı. O günün tekrar tekrar üzerinden geçeceğim ve her defasında yeni bir teferruatı fark edeceğim 2025’in ocak ayında bir gün. Hayır, Şeyma ile ocak ayında tanışmadık. Aylar sonra babasının hikâyesinde buluşacaktık onunla.

İçimin katılaştığı, gözyaşının bile yük olduğu günler. Ağlamak dengemi bozabilirdi. İnsanın derdini kimselere anlatamayacağını ayne’l-yakîn olarak idrak ettiğim günler. Hayata ancak bir makine olarak katılabiliyordum.

Kalbimin kapısındaki taş nihayet yerinden oynamış, gözyaşlarım azat olmuştu. Azatlık belgem bir film ile başlamıştı.

O gün Hep Otuz Üç Yaşında filmini izlemiştik dört kişi. Birbirine aşina üç kişi. Film biterken üçümüz ağladık, sahnedeki Sacide, bizdeki Ayşe Özel’i toplayıp getirdi sinema salonunun ortasına. Dördüncümüz bu film için davet ettiğim henüz tanıştığım Sena, tanık olduğu sahneden şaşkın, bizde yaşamakta olan Ayşe Özel’i her birimizin cümlesini muhafaza etmeye çalışarak hayalinde canlandırmaya uğraştı. “Ne mutlu size” diyordu. “Ne güzel arkadaşlıklarınız varmış.”

O gün, yani 7 Ocak günü çok uzun bir gündü. “Meriç Hoca yola revan olmuş” cümlesinin mesaj olarak ekrana düşüşü... Kazlıçeşme’den binilen taksi. Hayata Meriç Hoca gibi bakan taksinin şoförü. Fatih Camii avlusunda selamı birbirine ekleyen kadınlar. Evvel gidenin arkada bıraktıklarını birbirine aktaranlar...

Evvel giden güzel insanların hatırasını yaşatmakla da mükellef değil miyiz? Güzelliklerden birbirimizi haberdar etmek dahi boynumuzun borcu. Sosyal medya hesabımdan Hep Otuz Üç Yaşında filmini muhakkak izlemelisiniz dedim.

İlk........

© Yeni Şafak