menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsrail Başkonsolosunun kaçırılması/ Üst üste binen zamanlar

34 1
previous day

Bakırköy Marmaray istasyonuna gidiyordum. İncirli’den bindiğim minibüs olmadık bir yerde indirmiş “Şu sokak meydana iniyor” deyip gitmişti.

Dört bir yan inşaat, başıma bir şey düşmeden şu sokaktan bir çıksam telaşı ile hızlı hızlı yürüyorum. Ki ben telaş ile yürümeyi hayata hakaret sayanlardanım. Telaş etmeden yolda olmak için vakitli çıkarım. Kendimi vaktin ritmine bırakırken sanki dünyanın bütün yükünden azat olurum. Şuradan gelen bir ses, kaldırım taşlarının arasından başını uzatmış bir kara hindiba, boynu bükük papatya, kendisini görmediğim ama havada kokusunu hissettiğim bir hanımeli.

Velhasıl yürümek benim için yürürlükte tutulan ve tadına bakılan, tadına varılan hayatı yudumlama bahsidir.

Yürürlükte tutulan hayat kötü bir Türkçe gibi mi geldi kulağınıza. Gelmesin. Hayatlarımızın tadı bile yürürlükte olan ya da yürürlükten kaldırılan bir kanun maddesi gibi elimizden alınıyor. Yürümek, elden alınanlara karşı bir direnme biçimi. Yürürken sağa sola bakmak, selam vermek, eski ile yeniye, insanların temposuna dikkat kesilmek. Her bir yüzde hüznü ya da coşkuyu yakalamak. Yakalayamayınca o depresif, öfkeli, birbirine benzer ifadelerin ardındaki kesintisiz geçirilmiş ekran zamanlarına dair düşünmek.

Ara sokaklardan koşa koşa geçip Marmaray istasyonuna varınca doğrudan trene binmeyi hayat ilkelerime ters bulduğum için tezgahtaki kitaplara göz gezdirerek duracağım birkaç dakikayı telaşlı zamandan sakin zamana geçmek için bir eşik olarak kabul ettim. Trene bu telaş ile atlarsam üst üste binmiş hayatlar ile o sakin zamanı bulmam asla mümkün olmayacaktı çünkü. (Çocukken beni bir türlü trene binileceğine ikna edememişlerdi. Binmiyoruz, atlıyoruz diye tutturur, çok üstüme gelirlerse ağlardım.)

İki kitap sanki benim için, ben onları göreyim diye diğer kitaplardan farklı bir şekilde konmuştu tezgâhın üstüne. Adalet Ağaoğlu, Damla Damla Günler; Necip Fazıl Kısakürek, Canım İstanbul.

Canım İstanbul

oyun olarak kaleme alınmış. Damla Damla Günler, 1969-1977 yıllarına dair tutulmuş günlük. Kitapları elime alır almaz rastgele bir sayfa açmayı çok severim. Çocukluk günlerinden kalma bir heyecandır benim için. Nasibe düşen satırları okur, sonra sırasıyla ilerlerim sayfalar arasında. Yine öyle yaptım. Damla Damla Günler’den bir sayfa açtım.

Karşıma 19 Mayıs çıktı. Güldüm. Biraz önce misafir olduğum dairede, yandaki okulun 19 Mayıs provaları, Müdür Bey’in ayarı kaçmış mikrofondan gelen boğuk sesi ile........

© Yeni Şafak