Dünden, günden bayram tanıklıkları...
Kıymetli okuyucularım, otuz yıldır “burada”yım.
Çok bayramlar geçirdik. Çok bayramlardan geçtik. Gâh teselli niyetine bayramlaştık, gâh bayram ibadettendir diye en acı zamanlarımızda birbirimizi bayrama davet ettik. Ama bu bayram.... Ama bu bayram....
Bir kelime aradım. Aylardır bir kelime aradım bayrama bayramlığını, günün tanıklığı ile giydirip kuşatmak için.
İstedim ki o bir kelimeye Gazze’nin şehadetinden kalan kalp katılığımızı, zalimlerin zulmünü, müminlerin taştan demirden sukutunu hapsedeyim.
Tek bir kelime kalbimizin karasını, umudumuzun yarasını, tanıklığın acı tecrübesini tohum olup toprağa karıştırsın istedim.
O tek kelimeyi bulamadım. Belki de kelimenin harflerini içimde kaybettim. Kaydedecek iken kaybettim belki de...
Hal böyle olunca değerli arkadaşım Nazife Şişman ile hazırladığımız Kadınların Dilinden Dün Dökümü adlı kitabımızdan bayram temalı kısa bir alıntı sunmak istedim. Dilerim bayram sohbetlerinizde, iyiyi iyiye, güzeli güzele katacağınız harç için bir maya olur.
Buyurun:
BİLGE KAZAZ
1943 doğumlu olan Bilge Kazaz’ın dedesi ve babası çiftçidir, köyleri vardır. Toprak reformu sonrası mülklerinden yedi köy çıkar. Cenaniler’in kızı olan anneannesini[1] “Osmanlı kadını” olarak tanımlayan Bilge Kazaz’a göre, hem anne hem baba tarafı yedi sekiz kuşak geriye kadar sayılabilen, Antep’in yerlisi ve ileri gelen kimseleridir. Bilge Kazaz üç kız üç erkek, altı kardeşten biridir. Çocukluğu, babaannesi ve amcası ile birlikte oturdukları bir Antep evinde geçer. Doktor olan amcası Nizamettin Özgül’ün muayenehanesi de evin üst katındaki odalardan biridir. Küçük Bilge, amcasının Adana’dan gelin gelen hanımına hayrandır. Çünkü yengesi Kız Enstitüsü mezunudur, güzel giyinir ve pasta yapmayı bilir. Amca ve yengesinin yönlendirmesiyle ve Antep’in bütün ileri gelen ailelerinin kızlarının o okula gittiği gerekçesiyle Bilge Hanım da Kız Enstitüsü’ne gider. Henüz öğrenci iken, on beş yaşında, kendisinden dokuz yaş büyük olan Ali Kazaz ile nişanlanır. İki sene sonra okul biter ve evlenirler. Antep evi ile apartman arası diye nitelediği bir eve, kayınvalidesinin yanına gelin gider. Bu evlilikten iki kızı, bir oğlu olur. Gelin gittiği aile mutaassıp olduğu için uyum sağlamak maksadıyla başını örtmeye tevessül eder. Fakat eşi izin vermez.
Ekonomik olarak ihtiyaç duymadığı halde dikiş diker, nakış yapar. Kendisini “yetiştirmek ve donatmak” için küçük çocukları olmasına rağmen Akşam Sanat Okulu’na gider. Çocuklarını evlendirdikten sonra, çalışmayan hanım olma üzüntüsü daha da belirgin hale gelir. Çeşitli sivil toplum örgütlerinin etkinliklerine katılır. Gaziantep Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği’ne gider, şiirler yazar. Şiirlerini “Kırkından Sonra Şiir” adıyla yayınlar. Kızı 40 yaşlarında iken ailecek katılırlar dernekteki koro çalışmalarına. Bilge Hanım’ın şiirlerine eşi besteler yapar, kızı Ayşenur da onları sahnede okur. 2013 yılında eşini kaybeder. Kendisi hiç fotoğraf çekmediği halde kendi ailesinden başlayarak Gaziantep’in ileri gelen ailelerinin tarihine ve kültürel yaşamına dair bir fotoğraf arşivi oluşturur. Bunları “Gaziantep’i Konuşturan Fotoğraflar” adıyla yayınlar. Bilge Kazaz Antep Harbi’ni konu alan bir fotoğraf kitabı da dâhil olmak üzere çeşitli fotoğraf seçkileri yapmaya devam ediyor.
Nişan, hanımlar arasında yapıldı. Sonra ben iki sene okula gittim geldim. Okulu bitirdim. Nişanlımla görüşmüyorum. Ailesi gelip gidiyor bayramlarda. Başka zamanlarda da geliyorlar, gidiyorlar. Hediye getiriyorlar, Ramazan’da altı yedi tepsi tatlı. Her çeşidinden birer tane, büyük........
© Yeni Şafak
