-2- Hayat bizi bıraktı
Nasıl gideceksin, diye soranlara kızmıştım. Ne demek nasıl gideceksin! Bal kabağı ile değil herhâlde. İstanbul’dan Van’a uçuş. Van’dan Hakkâri’ye karayolu.
Soranların bir bildiği varmış oysa. Tayinimin çıktığı gün Ağrılı Dr. İhsan, hısmımız olur, diyerek Hakkâri’de beyaz eşya ticareti ile uğraşan Mehmet Amca’nın telefon numarasını vermiş, ben kendisi ile konuştum, seni karşılayacak, yerleşmen için gerekenleri yapacak, demişti.
Dr. İhsan öyle dediyse öyle olacaktır. Alternatif üretmeye gerek yoktur. Ya da onun çözümlerini yöntemlerini reddetmeye.
Mehmet Amca’nın şehre gelenlerin hamisi durumunda olduğunu ikinci konuşmada anlamıştım. “Ne yaparım/ yapacağım?” diye hiç sordurtmamıştı bana. Van’da uçaktan inecektim. Havaalanında beni eşiyle birlikte karşılayacaklardı. Doktorlar apartmanındaki dairen de hazır olur sen gelinceye kadar, demişti. / Niye doktorlar apartmanı?/ Çünkü burada rahat edebileceğin en iyi yer orasıdır. Tayini çıkan bir doktor var. Ailesini gönderdi. Sen gelinceye kadar kendisi de gider. Eşyalarını bırakacak. Buzdolabı, çamaşır makinesi filan. Zaten ona da bir önceki doktordan kalmıştır bunlar.
Uçaktan indiğimde bagajım olmadığı için doğrudan çıkışa yürüdüm. İsmimin yazılı olduğu kâğıdı tutan bir el aradım. Ya da bana “Doktor Hanım!” diye seslenecek birilerini. Beş altı kişi ellerindeki kâğıtları yukarı kaldırarak yolcuların görmesini sağlamaya çalışıyordu. Hepsini tek tek okudum. Hepsi erkek ismiydi. “Reyhan Soylu” isminin yazılı olduğu bir kâğıt olsaydı ağır çekim film yürüyüşünde, kanatlanarak giderdim. Yoktu. Böyle bir isim yoktu.
Belki bir aksilik çıkmıştı. Belki geç kalmışlardı. Cep telefonu. Beyhude bir ümit. Aradığınız numaraya ulaşılamıyor.
Harika!
Aynı uçakta geldiğim insanlarla bekleme salonu dostluğumuz olmamıştı. Önce yeşilli Teyzecik, arkasından Hacı Nine ile muhabbet derken. Son anons ile uçağa ucu ucuna yetişmiştim.
Beklentilerimiz mi bizi yıkar, yıkımlarımız mı beklentilerimizi sonuçsuz bırakır? Önce öfke ile Dr. İhsan’ı aramak istedim. Hısmınız bizi hısım kabul etmedi Doktor Bey, diye sitem etmeyi düşündüm. Telefonu meşguldü. Üç defa daha denedim. Hâlâ meşgul. Dr. İhsan’a kızacağına kendine kız Dr. Reyhan Soylu, dedim. B planının olmamasına.
Bir vakit sonra… (Çaresizliğin bir dakikası bir yıla bedel olduğuna göre.) Bu bir yolculuk, tam da senin istediğin gibi menzili bilinmeyen bir yolculuk, diyen kalbimin sesine teslim oldum. Yolcunun B planı olmaz. Sora sora Bağdat bulunduğuna göre vur kendini yollara. Soran dağ aşmış, sormayan düz yolda şaşmış. İlkokuldan beri kompozisyon dersleriyle belleğimize kazınmış bütün atasözleri, sormanın erdemini öğreten atasözleri beni ele geçirdiğine göre sormaktan korkan bir yanım vardı demek ki. Sormaktan korkan yanımı, atasözleri eşliğinde ikna etmeye çalışıyordu öteki yanım.
İstanbullu Reyhan olarak yol sormaya alışıktım. Nasıl karşılanacağını düşünmeden GSM firması adına yolcu bekleyen adamı kestirdim gözüme. Hakkâri’ye nasıl gidebilirim, dedim. Taksi ile gara gidin. Orada Van Tur ya da Vangölü vardır. Bunlar Hakkâri’ye yolcu........
© Yeni Şafak
