menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyasetse siyaset: İstanbul kimin üzerine yıkılmamalı?

54 35
25.04.2025

Felaketin siyaseti olmaz

. Depremin artçıları devam ederken, insanlar can havlindeyken politik çıkışlar yapmak, sorumlu aramanın derdine düşmek

ne insanidir ne de İslami.


Kahramanmaraş depremlerinde iliklerimize işlemişti bu linç kültürü. Enkazların üzerinde miting yapmaya kalkışanlar oldu. Can pazarlarının dibinde hükümet yıkıp, kendilerini

hükümet ilan etmeye çalışanları

izledik. Devlet işini yapmasın, devleti yöneten siyasetçiler bundan zarar görsün diye türlü numaralar çekildi. Üzerinden henüz 2 yıl geçse de “geçti, gitti” diyemeyiz. Enine boyuna konuşmamız gerek. İşte şimdi, kora kor, dişe diş kavgasını vermeliyiz şehirciliğin. Depremin değil binaların öldürdüğünü ve bu çürük yapılaşmaya müsaade eden ya da dönüşümünü sağlamayanların da sebepler halkasında olduğunu söylemek siyaset değildir zaten.


Tam da şu gün, depremin olası senaryolarını

tüm şeffaflığı ile

konuşmaz isek önceki gün yaşadığımız büyük korkuyla kalırız. Lakin İstanbul böylesi bir uyarıyı daha da kaldıramaz. 6.2’lik Silivri depremi

son bir şanstı

belki de. Uzmanlardan dinledik, Allah korusun, deprem 10 saniye daha sürse şu gün

büyük bir felaketi

yaşıyor olabilirdik.


Peki şimdi nelerin konuşulması gerekiyor? Şükürler olsun can kayıpları yok, şükürler olsun yıkımlar yok. Enkazların arasında veya üzerinde değiliz. Yollar açık. Ancak gördük ki bu şehir 15 dakikada ulaşılamaz oluyormuş. Alt yapısı çökmese de üst yapısı

kaosa teslim olabiliyormuş

. Şehrin tahliye planı yok bir kere. Kuzey Marmara yolu bile zaman zaman geçit vermedi. Gişeler şişti. Yeri gelmişken ifade edeyim; otoyol işletmeleri birkaç saatliğine ücretsiz yapmalıydılar. Bunun için bir yönetmelik gerekir mi bilmem ancak insanlar can derdindeyken o bariyerler açık olmalıydı.


Gelelim siyasete… Felaketin siyaseti olmaz fakat siyasetçiler

felakete kapı aralıyorsa

bunu enine boyuna konuşmalıyız. Cumhuriyet tarihimizin en ağır, en yıkıcı en “politik hasarlı” sorununu

siyasete bulaşmadan

konuşmamız da mümkün değil.


Ne yapacağız, şehrin

görevden uzaklaştırılan belediye başkanının

, “bir yılda 20 bin, 5 yılda 100 bin, 10 yılda İstanbul'daki tüm riskli bağımsız birimleri yenileyeceğim” sözlerini hatırlamayacak........

© Yeni Şafak