menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İrticacı Rektör, cuma namazında nasıl görevden alındı?

102 19
10.08.2025

“Şayet yolsuzluk veya başka suçlama olsa yardım etmeye çalışırdım, fakat irtica olunca hiçbir şey yapamayız üzgünüm.”

Bir Danıştay Üyesi / 1997


İLKOKULDAN JÜRİ NOTUYLA MEZUNİYET


Ankara’nın o zamanlar önemli bir ilçesi olan Keskin’in Armutlu köyünde doğmuştur. İlkokul dördüncü sınıfa geçtiği sene, köylerine öğretmen gelmez. 1957/ 58 senesinde bütün arkadaşları yıl kaybederken, abisinin asker arkadaşının yaşadığı komşu köydeki okula gider. Nafis Amca’nın evinde kalır. Her cumartesi atla kendi köyüne gidip pazar akşamları döner. Ertesi yıl ise, bir zamanlar Osmanlı’nın önemli yerleşim yerlerinden olan Keskin’de okuyacaktır. Bugünkü Kırıkkale şehri ise Kırık Köyü’dür. Beşinci sınıfı ilçede, yine bir akrabasının evinde kalarak okur. Artık ilkokul mezunudur. İlk mezuniyetini şöyle anlatır: “Sistem oldukça farklıydı. İlkokul mezunu olmak için yıl içinde başarınız ve notlarınız yetmiyor, ayrıca bir mezuniyet sınavına giriyordunuz. Mezuniyet sınavı da zordu, birkaç öğretmen birlikte her dersten sözlü sınav yapıyordu. Adeta bir jüri huzurunda ter döküyorduk. O yıllarda ilkokul mezunu olmak bir anlamda formasyon sahibi olmak demekti.”


OKUMAK İÇİN: 12 YAŞINDA ŞEHİRDE KİRALANAN EVE ÇIKILIYOR


Askerlik vesilesi ile İstanbul görmüş ağabeyi ortaokulu da okumasını ister. Keskin’de kalması gerekir. Fakat akrabalarına daha fazla yük olamaz. Bir ev kiralanır. Akranı olan amcaoğlu İbrahim ile o evde, yanlarında kimse yokken yaşamaya başlarlar. İki küçük çocuk, her şeylerini idare ederler. Ortaokula başladıktan kısa süre sonra 27 Mayıs darbesi olur. O yaşlarda olup- bitenleri tüm boyutlarıyla algılayamasa da politik bilinci gelişiyordur: “Bu askeri darbeyi İsmet İnönü’nün yaptırdığı yönünde kesin bir kanaat vardı. O günkü algı böyleydi.”


KÜTÜPHANE İLE CAMİ ARASINDA


Ortaokul ve lise yıllarında eğitim hayatı başarılarla sürer. Dersleri dışında tek aktivitesi kitap okumaktır. Yeterli parası olmadığı için okulun ya da halk kütüphanesinden ödünç kitaplar alır. Kiloyla kitap, dergi, gazete satan yerlerden ucuz fiyata eski kitaplar aldığı da olur. Özellikle edebiyat ve tarih türlerinde bulunabilen tüm kitapları okur. Lise okurken, halk kütüphanesinin müdürü yıllık izindeyken rica eder ve kütüphaneyi açık tutar. Bir de cilt odası vardır. Kütüphaneye gelen ciltsiz kitaplar ciltleniyordur. Kitap ciltlemeyi öğrenir. Kırıkkale Halk Kütüphanesi’ndeki bazı kitapların ciltleri ona aittir. Lisenin hemen yanındaki Nur Cami hayatının bir parçası olur. Arkadaş grubu ile şadırvanın çevresinde toplanır, abdest alır, namaz kılar, sohbet eder ve vakti gelince derse girerler. 1965 yılı geldiğinde yine jüri önünde verilen sözlü sınavlardan geçerek mezun olur.


TAHTA KURULU BİR GECENİN SABAHINDA GİRİLEN SINAV


Yeni adresi artık Ankara’dır. Üniversite sınavına girecektir. Yerleştiği otelde yer olmadığı için koridorda yatar. Tahta kurularından uyuyamaz, sabah yine yürüyerek ve yolda bir simit yiyerek Ziraat Fakültesi’nde ulaşır ve sınava girer. Kazanır. Ankara Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırır. Hedeflerinden birine ulaşmıştır ancak eğitim ve geleceği ile ilgili planını sadece rahat bir hayat kurma üzerine değil; inanç ve düşüncelerine daha fazla hizmet etme üzerine yapar. Hintli Edebiyatçı Tagore’nın; “Eğer bir insanın hayatından daha değerli bir şeyi yoksa onun hayatının da değeri yoktur” sözünü kulağına küpe eder.


ANKARA: MTTB BAŞKANLIĞI, BÜYÜK DOĞU VE DİRİLİŞ ÇEVRESİ


Hukuk eğitimi kolay değildir. Ciltlerce ders kitabı okur. Ders geçme notu 70’tir ve üssü mizan sistemiyle yıl sonunda önce kura ile belirlenen derslerden ikisini vermek gerekiyordur. Bu sistem içinde derslere devam eder ve her sınavda geçer. Fakültede ağırlıklı olarak hukukun felsefesi denilecek derslere ilgi duyar. 61 Anayasa’sının sağladığı ortamla, düşünceyi ifade etmek rahattır. Fakülte içinde seviyeli bir ortam vardır, henüz kargaşa ve kavga dönemi başlamamıştır. Ankara’da yurda yerleştiğinde ilk tanıştığı kişi Recep Yazıcıoğlu olur. İkinci sınıfta ilen Milli Türk Talebe Birliği’nin Hukuk Fakültesi Başkanlığına seçilir. Bir yıl sonra da MTTB’deki büyük değişimin kongresinde delegedir. İsmail Kahraman’ın başkan seçilme mücadelesine ortak olur. İktidarda Adalet Partisi vardır. Memleketin düşünce devinimi sağ kesimden gelişiyordur. Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Mehmet Akif İnan, Erdem Beyazıt, Musa Çağıl, Bahri Zengin, Nazif Gürdoğan gibi; biraz ‘Büyük Doğu’ geleneğinden gelen, ‘Diriliş Düşüncesi’ ile derinleşen isimlerle üniversite yıllarında tanışır, sıkı dostluklar, abi-kardeşlik ilişkileri geliştirir. Kendine has keskin devrimci Nuri Pakdil en büyükleridir.


DARBEYE GİDEN YOLUN AYRIMI: AP’DEKİ KUTUPLAŞMA


Altmışlı yılların ortasında Türkiye’yi Demokrat Parti’nin devamı olan Adalet Partisi yönetmektedir ve Süleyman Demirel son seçimlerden sonra bir yol ayrımına girer. Hukuk öğrencisinin gözlemi şöyledir: “(…) giderek AP içinde liberaller ve muhafazakarlar arasında ihtilaflar arttı. 1969 seçimlerinde AP yine tek başına iktidar oldu ancak Demirel bu defa daha çok liberal kesimden kendine tam tabi olanlara bakanlık verdi muhafazakarlar dışarıda kaldı. 1970 yılında yapılan parti Genel Kongresi’nde kutuplaşma tam anlamıyla belirginleşti, muhafazakarlar saf dışı kaldı. Kongre sonrası 41 milletvekili AP’den istifa ettiler ve Demokratik Partiyi kurdular. AP iktidarda kaldı, ancak zayıfladı. 12 Mart 1009 71’de Ordu muhtıra verdi ve hükümet istifa etti. Böylece o istikrarlı dönem ve AP’nin en verimli yılları sona ermiş Süleyman Demirel’in sonraki yıllarda muhafazakar kesimin partisinden ayrılmasına sebep olduğu bu politikası için ‘siyasetteki en önemli hatam’ dediği söylenir.”


SİYASET SAHNESİ: ERBAKAN’IN İZİNDE


Demirel muhafazakarlara mesafe koyduğu yıllarda Necmettin Erbakan’a da kapıyı kapatır. Bunun üzerine Erbakan Konya’dan bağımsız aday olur ve seçilir. Erbakan partileşme çalışmalarına başlar ve İslami kesimin ilk siyasi partisi MNP kurulur. Genç hukukçu da arkadaşlarıyla Kızılay’daki Büyük Sinema salonundadır. Kısa süre sonra, hukuk öğrencileri olarak partiden davet alırlar. Erbakan Hoca, küçük toplantı salonunda partinin gençlik kolunu kurmalarını ister. Bülent Arınç Milli Nizam Partisi Gençlik Kolu Genel Başkanı olur, diğer arkadaşları da yönetim kurulunu oluştururlar. Ancak kısa süre sonra 12 Mart 1971 darbesi olur parti kapatılır.


HUKUK MEZUNU STAJYER: BARO VE İZMİR........

© Yeni Şafak