Bu da geçer ya hu
13. yüzyıl başlarında Cengiz Han komutasındaki Moğol ordusu İslam topraklarına saldırmaya başladı. Müslümanlar devletçiklere bölünmüş, hükümdarlar birbirleriyle kıyasıya taht kavgalarına düşmüşlerdi. Moğol saldırısını ciddiye almıyor, ittifaka yanaşmıyorlardı.
Moğol istilası kısa süre içinde Türkistan, İran, Orta Doğu, Anadolu ve Kafkasya’ya ulaştı.
Selahaddin Eyyubi vefat etmiş, oğulları kendi aralarında taht kavgasına girişmiş, Filistin’de bulunan Haçlı orduları Mısır ve Suriye’yi tehdit etmeye başlamışlardı.
Tarihçilerin ifadesiyle Cengiz’in orduları dağlardan coşan seller gibi, çekirge sürüleri gibi akıyor, İslam şehirlerini, milyonlarca Müslümanı, kütüphaneleri, camileri, medreseleri, âlimleri, zirvesinde olan İslam kültür ve medeniyetini silip süpürüyordu.
Moğollar ilk olarak Harzemşah ordusuyla karşılaştılar. Tarihçi İbnü’l-Esir, El Kâmil isimli eserinde savaş meydanını, “O kadar çok kan aktı ki, atların ayakları kaymaya başladı” diye tarif ediyor. Moğollar 1219 yılında İslam ilim ve medeniyetinin parlak şehri Buhara’ya ulaştılar. Moğol askerleri şehri yağmaladılar, halkı esir alıp aralarında paylaştılar, minber ve Mushafları kuyulara attılar, medreseleri, camileri ve diğer binaları ateşe verdiler. Buhara tamamen tahrip edildi.
Sırada Semerkant vardı: Âlimlerin, ediplerin, zenginliğin, bolluğun şehri Semerkant, birkaç gün içinde, bütün nüfusuyla birlikte yok edildi.
1220’de Moğollar Harezm’e girdiler. Şehir teslim olmuştu ama Moğollar şehri yağma ettiler, herkesi kılıçtan geçirdiler, Ulu Cami’yi yaktılar.
Sonra Nişabur, Rey, Hamedan,........
© Yeni Şafak
