menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik!

17 6
13.05.2025
Bu mevzu başlı başına bir tez konusu olmakla birlikte günümüzde bile dahi kavramsal ve içeriği bakımından berrak bir şeklide anlaşılamamış ve ortaya çıkardığı sonuçları ve sorunları bakımından büyük tartışmalara ve yersiz fikir ayrılıklarına sebebiyet vermiştir.

Bu konu ve kavramların bu kadar tartışılır hale sokulmasının bana göre en temel sebebi, tartışılan meselenin tartışanlarca çok iyi bilinmemesidir.

Bu mesele Cumhuriyet dönemi sonrası ortaya çıkmış bir konuda değildir.

Türkiye'de özelliklede 1950'li yıllardan sonra, siyasetçiler veya aydınlarımız tarafından sürekli olarak tartışma konusu yapılan, bir veya iki konu başlığı olmuştur bu mevzu.

Şeriat ve ümmetçilik meselesi...

Cumhuriyetin ilk yılları için konuşacak olursak, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü din dışı bir devlet kurmakla suçlayan hainler olmuştu.

Elbette ki bunlar, İngiliz devşirmesi din ajanlarından başkası değildi.

Mesela Şeyh Said, Said Nursi, Mustafa Sabri, İskilipli Atıf vb. hainler, eşsiz önderimiz Atatürk'ün yoktan var edip kurduğu Cumhuriyet'e ve Atatürk'e karşı, İngiliz kışkırtmalarıyla adeta savaş ilan etmişlerdi.

Hem de ne adına, din adına!

Şeriat ve ümmetçilik kavramları, işte bu dönemden itibaren tedavüle sokulmuştu.

Çünkü İngilizler tarafından kendilerine bu görev verilmiş, dindar insanların dini duygularını tahrik etmek ve Cumhuriyete karşı kışkırtmak olmuştu.

Kullanılan argüman ise daima, din ve dini kavramlardı.

Oysa hakikatte durum bunun tam tersi idi ancak, o dönemde bile bu hakikati kavrayamayan pek çok insan bu sapık akımların ve hain adamların peşinden sürüklenip gitmişlerdi.

1980 sonrası ise çok acayip bir siyasal tablo inşa edilmişti.

ABD artık bu tarihten sonra siyasal partiler üzerinde çok daha aktif oluyor ve her şeye hakim bir görüntü sergiliyordu.

Askerin NATO konseptine göre pozisyon alması ise, ortaya çıkan mevcut siyasal tablonun oluşmasında oldukça etkili olmuştur.

İşte böyle bir ortamda ortaya çıkan siyasal tabloda yerini alan partilerden kimileri dini, kimisi milliyetçiliği bir ideoloji haline getirmiş, ardından taraftar toplayabilmek için bu kavramları istismar etmekten çekinmemişlerdir.

Oysa günümüzde bakıldığında milliyetçiyim diyen partinin milliyetçiliği sıfırladığı, muhafazakâr ve dindarım diyen partinin ise iktidarları boyunca milletin dini değerlerden çok büyük ölçüde uzaklaştığı ve deistlerin varlığının tavan yaptığı görülmüştür.

Dolayısıyla şeriatı getirecek zannı ve yanılgısıyla şikâyet edilen ve eleştirilen partinin devrisaadetlerinde, ahlaki değerler ve dini hassasiyetlerden eser kalmamıştır.

Ümmetçilik........

© Yeni Mesaj