Sandık mı, kayyum mu? Asıl olan milletin iradesi
Cumhuriyetin 29 Ekim 1923'te ilan edilmesi, bu iradenin doğal bir sonucudur. Önce irade, sonra rejim gelmiştir. Önce milletin temsilcileri Ankara'da bir araya gelmiş, ardından Cumhuriyet kurulmuştur. Bu kronolojik sıra, aslında devlet felsefemizin özünü yansıtır: Millet iradesi her şeyin önündedir.
MECLİSİN TARİHÎ ROLÜ
Kurtuluş Savaşı'nın en çetin günlerinde açılan meclis, yalnızca kanun çıkaran bir organ değildi. O, fiilen milletin iradesini temsil eden, cephedeki mücadelenin siyasi güvencesi olan bir merkezdi. Dünyada pek az örneği vardır ki bir halk işgal altındayken yeni bir meclis kurabilsin ve kendi geleceğini tayin etsin. Ankara'da kurulan meclis bu bakımdan sadece bir yasama organı değil, aynı zamanda bir bağımsızlık manifestosuydu.
Cumhuriyet, bu meclisin aldığı bir kararla ilan edilmiştir. Dolayısıyla Cumhuriyet, meclis iradesinin üzerinde değil, onun kararıyla vücut bulmuş bir rejimdir. Bu sebeple meclis "gazi" unvanını hak etmiş; çünkü hem savaşın hem barışın hem de rejim değişikliğinin merkezinde yer almıştır.
DEMOKRASİ VE "MİŞ GİBİ SEÇİM" TEHLİKESİ
Bugün geldiğimiz noktada, milletin iradesinin gerçekten tecelli edip etmediği üzerine ciddi tartışmalar vardır. Demokrasi yalnızca sandığa gitmek değildir; özgür iradenin sandığa yansımasıyla anlam kazanır. Ancak bazı işaretler, bizi "miş gibi seçim" riskine doğru sürüklemektedir.
İktidar, CHP'ye yönelik yargı süreçlerini "bağımsız mahkemelerin kararı" olarak nitelendiriyor. Parti içi iktidar kavgaları ve koltuk mücadelelerinin yargı eliyle çözüldüğünü savunuyor. Ancak........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Mort Laitner
Stefano Lusa
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Robert Sarner