Karanlıkta yanan bir ışık: 1997de düşülen notlar, 2025in gerçekliği
Bu kurultay, bugün bile hafızalarda yerini koruyor çünkü dile getirilen hakikatler, sadece dönemin değil, sonraki yılların da pusulası olabilecek nitelikteydi. Aradan geçen yaklaşık otuz yıl, o sözlerin zaman üstü bir feraset taşıdığını ispatladı. O gün orada söylenenler bugün dahi yankılanıyorsa, bu yalnızca bir hatıranın değil, bir hakikatin diriliğindendir. Ne var ki "görmek" istemeyene ışık fayda etmez. "Ama görene, köre ne!" demiştik ya… Aslında bütün hikâye burada başlıyor.
Haydar Hoca'nın yaptığı kapanış konuşması, bir hitabet değil, bir nesiller manifestosudur. Konuşmasında altı çizilen üç temel vurgu —inanç-akide-milli değerler— yalnızca bir milletin kimliğini değil, aynı zamanda beka iradesini de tayin eder. O gün şöyle denmişti: "Büyük millet olmanın vasfı, inanç, akide ve milli değerlerini korumaya bağlıdır." Bugün yaşadıklarımızı bu cümlenin merceğinden okuduğumuzda, tablo ne yazık ki berraklaşıyor: Ya bu değerleri kaybettik ya da bu değerlere sırt döndük.
Bir toplumun dini bütünlüğü sarsıldığında, milli bütünlüğü........
© Yeni Mesaj
