İnsanı unutan çağ
"Bir bakıma insanı biz yalnız bıraktık."
Ne kadar sade, ne kadar derin bir tespit...
Gerçekten de öyle değil mi?
Teknolojiyle, bilgiyle, üretimle, sistemle o kadar meşgul olduk ki insanı unuttuk.
Yani, o sistemi kuran, o üretimi yapan, o bilgiyi işleyen varlığın kendisini...
İnsanı anlamadan, insan için bir gelecek kurabileceğimizi sandık.
Sonuç ortada: Yalnızlaşan birey, yönsüzleşen gençlik ve mesuliyet duygusunu yitirmiş bir toplum.
YALNIZ İNSAN: TEKNOLOJİNİN GÖLGESİNDE KAYBOLAN RUH
Bugün elimizde her türlü teknik imkân, her türlü bilgi var ama insanı anlamaya dair kabiliyetimizi kaybettik.
Haydar Hoca o gün, bir delikanlı üzerinden meseleyi öyle güzel özetlemişti:
"Kitaba bakıyor ama kendisi bir başka âlemde seyrediyor."
Bugünün gençliği, bu cümlenin tam karşılığı.
Ekrana bakıyor ama düşünmüyor.
Dinliyor ama anlamıyor.
Okuyor ama hissetmiyor.
Zekâ var, hafıza var, fırsat var; ama bir eksik var: sorumluluk bilinci.
İnsanın bilgiye erişimi arttı ama iç dünyası aç kaldı.
O boşluk da, "mesuliyetsizlik" dediğimiz hastalıkla doldu.
Haydar Hoca'nın ifadesiyle:
"Bu, öyle bir hastalık ki kendini hiçbir şeyden mesul kabul etmiyor. Mesuliyetsizlik, duyarsızlık artık ne........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul
Mark Travers Ph.d
Daniel Orenstein