Cumhuriyetin temelleri ve yeni dönemin sinyalleri
Bu yaklaşım, yalnızca bir siyasi meşruiyet üretme stratejisi değil; aynı zamanda Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin zihinsel olarak yeniden tanımlandığı bir yeniden kuruluş arayışıdır. Oysa Cumhuriyet'in temellerine baktığımızda, bu çabanın tarihsel gerçeklikle ne derece çeliştiği açıkça görülmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı sürerken, 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kurarak egemenliği padişahtan alıp millete devretmiştir. Henüz Cumhuriyet ilan edilmemişken, 1921 Anayasası hazırlanmış; savaş koşullarında dahi demokratik temsiliyet esas alınmıştır. 1924 Anayasası'nın yapım sürecinde ise, Meclis'te bazı milletvekilleri Kürt, Alevi, Sünni, Arap gibi etnik ve mezhebi kimliklerin anayasa metninde yer almasını teklif etmiş; ancak Atatürk bu önerileri kesin bir kararlılıkla reddetmiştir. O, "azınlık" tanımını yalnızca gayrimüslim unsurlarla sınırlamış; tüm Müslüman toplulukları "Türk milleti" çatısı altında birleştiren kapsayıcı bir yurttaşlık anlayışını esas almıştır.
Tam da bu bağlamda, bugün bazı çevrelerde Şeyh Said gibi tarihsel figürlerin yeniden meşrulaştırılma çabaları dikkat çekicidir. Ancak burada da tarihî gerçeklik açık ve nettir: Şeyh Said isyanı, Kürt kimliği adına değil, hilafetin kaldırılmasına ve Cumhuriyet rejimine karşı; üstelik İngiliz destekli olarak "din elden gidiyor" propagandasıyla........
© Yeni Mesaj
