Cumhuriyetin hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı
Taha Akyol'un yazısında yer alan şu cümle dikkat çekicidir:
"Cumhuriyet ideolojisinin gelecek nesillere devrettiği zihniyette iki eksik önemlidir: Biri iktisadi zihniyet eksikliği, öbürü özgürlüklerin teminatı olacak kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü düşüncesinin eksikliği."
Birinci kısmını daha önce ele aldık: iktisadî zihniyet eksik değildir, aksine dönemin şartlarında dünyaya örnek olmuştur.
Şimdi ikinci kısmı, yani "hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı eksikliği" iddiasını ele alalım.
TARİHÎ KONJONKTÜR: DEVRİM DEVLETİ VE İSTİKRAR ARAYIŞI
Cumhuriyet 1923'te kurulduğunda, Türkiye yedi cepheli bir savaşın ardından yorgun, fakir, nüfusunun üçte birini kaybetmiş bir ülkeydi.
Bu şartlarda öncelik, bugünkü anlamda liberal kuvvetler ayrılığı değil, devletin yeniden inşası ve milletin birlik içinde tutulmasıydı.
Atatürk'ün 1927'de Meclis'te altı gün süren Nutuk'ta yaptığı tespit, konjonktürü özetler:
"Bizim için esas olan, milletin birliğini ve beraberliğini koruyacak kuvvetli bir idare tesis etmektir."
Dolayısıyla, tek parti düzenini "otoriter eğilim" olarak okumak anakronizmdir.
O dönem, Avrupa'da bile demokratik rejimlerin çoğu ya faşizme ya da krallığa geri dönmüştü.
1930'larda Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini, İspanya'da Franco, Rusya'da Stalin hâkimken; Türkiye tek bir kurşun atmadan laik, meclisli, hukuk temelli bir sistem kurmuştu.
Bu yönüyle Türkiye, o yıllarda "hukuk devleti fikrini" Avrupa'dan geride değil, önünde temsil etmiştir.
HUKUKUN KURUMSALLAŞMASI: OSMANLI'DAN FARKLI BİR DEVRİM
Cumhuriyet'in ilk 15 yılında yapılan hukuk devrimleri, yalnız kuvvetler........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul
Mark Travers Ph.d
Daniel Orenstein