Atatürk ve demokrasi
Mustafa Kemal Atatürk'ün yönetim anlayışı, demokratik değerler ve çoğulculuk üzerine inşa edilmişti. Tek bir görüşün egemen olmasını değil, farklı fikirlerin özgürce ifade edilmesini savunan Atatürk, bir ülkenin sağlıklı yönetilmesi için kuvvetler ayrılığı ilkesinin temel alınması gerektiğine inanıyordu.
Bu bakış açısını yansıtan önemli olaylardan biri, 1935 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) kurultayı öncesinde yaşandı. Recep Peker, CHP tüzüğüne eklenecek yeni düzenlemeleri içeren bir rapor hazırladı ve bunu İsmet İnönü'ye sundu. Recep Peker bu raporu Avrupa'daki demokrasi uygulamalarını inceleyerek hazırlamış idi.
İnönü de raporu Atatürk'e takdim etti. Atatürk, her zaman olduğu gibi raporu titizlikle inceledi ve sabaha kadar uyumadan metnin tamamını okudu. Ertesi gün Hasan Rıza Soyak ile yaptığı konuşmada, İnönü'nün raporu okumadan imzaladığını düşündüğünü belirtti. Bu anekdot, Atatürk'ün yönetimde detaycılığını, sorumluluk bilincini ve asla üstün körü kararlar almadığını gösteren çarpıcı bir örnektir.
Ancak mesele sadece bu değildi. Raporda önerilen değişikliklerden biri, geniş yetkilerle donatılmış bir karar organı kurulması önerisi idi. Atatürk, bu öneriye sert bir şekilde karşı çıktı. Hatta bu organı "zorbalar heyeti" olarak yorumladı.
Hasan Rıza Soyak, anılarında şu ifadelerle olayı naklediyor:
Beni görünce sert bir ifadeyle sordu:
........
© Yeni Mesaj
