Kutsala mizah karıştırmak… Bu yolun sonu tehlikeli…
Geçtiğimiz günlerde Danimarka’da gerçekleşen bir etkinlikte sahneye çıkan bir semazen, geleneksel sema gösterisini hoverboard üzerinde icra edince sosyal medyada deyim yerindeyse “viral” oldu.
Mistik bir ibadetin teknolojiye entegre edilmiş bu hali, şaşkınlık yarattı… Fakat burada durup düşünmemiz gereken ciddi bir mesele var: Sema nedir? Gösteri mi, ibadet mi? Moda mı, maneviyat mı?
Mevlevi geleneğinde sema; aşkın, teslimiyetin ve içsel yolculuğun sembolüdür. Öyle her isteyenin “sahnede dönerek” canlandıracağı bir koreografi değildir. Sema, yıllar süren bir eğitimin, tasavvufi disiplinin ve içsel arınmanın sonucunda icra edilen bir zikirdir. Ayin sırasında giyilen tennure, başa takılan sikke, ellerin göğe ve yere dönük hali bile derin anlamlar taşır.
Bu ritüelin her bir detayı Allah’a yönelişin, benlikten sıyrılışın bir parçasıdır. Günümüzde birçok gelenek, modernleştirme bahanesiyle........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d