Ressam Nilgün Güney: “Bölünmüş bir şehrin bir yarısında bienal olur mu?...”
“Çözüm istencini ‘kasaba zihniyeti’ olarak algılamak ve bunu ‘felç edici bir saplantı’ olarak görmek şu anda yürütülen siyaseti meşru kılmaktır. Çözüm istemek niye bir saplantı olsun? Belki çözüm olmadan da Lefkoşa'nın iki tarafının da birlikte olacağı bir bienal gerçekleştirilebilir. Benim itirazım bienalin bir şehrin yarısıyla yapılmış olması...”
Çok değerli arkadaşımız, sanatçı Nilgün Güney, “Bölünmüş bir şehrin bir yarısında bienal olur mu?” diyerek Lefkoşa Bienali için eleştiride bulunuyor. Nitekim Lefkoşa Bienali’nin ilk resmi duyurusunun yapıldığı günlerde, Lefkoşa’nın bölünmüş bir şehir olduğundan tek bir satırla dahi söz edilmemişti… O günlerde Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı’nın bu bienaldeki danışmanı olan değeri bir arkadaşımıza bu “tuhaf” durumu yazmıştık ancak bu konuda herhangi bir adım atıldığını görmedik… Nitekim ilerleyen günlerde, bazı çevreler bölünmüş Lefkoşa’da “Kıbrıslırumlar’ı bienale çağırdıklarını ama onların gelmediğini, baskı gördüklerini vs.” söyleyerek konuya kendilerince “yanıt vermeye” çalıştılar… Çok değerli ressam Nilgün Güney, “Bölünmüş bir şehrin bir yarısında bienal olur mu?” başlığı altında sözkonusu “bienal”e eleştirilerde bulununca, ona saldıranlar oldu… Hatta daha da ileri gidip bu eleştirilere “kasaba zihniyeti” diyenler de çıktı…
KAYIPLAR VE TRAVMALAR KONUSUNDA GÖNÜLLÜ ÇALIŞAN SANATÇI…
Ressam Nilgün Güney’in “kayıplar”, toplu mezarlar, Kıbrıs’taki toplumların yaşamış olduğu travmalar konusunda bizimle birlikte bir yıla yakın bir süreyle (2013-2014) tümüyle gönüllü olarak yürüttüğü atölye çalışmaları ve küratörlüğünü yaptığı “Gerçeğin Rengi” başlıklı hem Kıbrıslıtürk, hem Kıbrıslırum, hem de Suriye, İtalya vs.’den katılan ressamların ortak sergisini görmezden gelenler, iş Nilgün’ün yaptığı eleştiriye gelince, öfkelendiler… Yine bu yıl içerisinde açılan ve yine kayıplar, toplu mezarlar, çatışmalar ve savaşlar ile birbirini tüm bunların ortasında kurtarmaya çalışanların çabalarını içeren “Acıdan Umuda” başlıklı resim, seramik ve heykel sergisini de küçümsediler… Bu sergide de Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum ressamlar, heykel ve seramik sanatçılarının eserleri ortak bir sergide bir araya getirilmişti… Ve Nilgün Güney ile Fotos Dimitriu, bu serginin de ortak küratörleriydiler… Sergi Lefkoşa’da, Leymosun’da, Baf’ta, Larnaka’da Oroklini’de açıldı, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarının ortak örgütü olan “Birlikte Başarabiliriz”in ve AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu’nun yanısıra ilerici kültür örgütlerinin de katkılarıyla, tümüyle gönüllü biçimde hazırlandı…
HİÇBİR ESER SATIŞA SUNULMADI…
Ressamların, heykeltraş ve seramikçilerin hiçbir eseri “satışa” sunulmadı çünkü bu, tümüyle insani ve gönüllü bir çabaydı: Adamızın kanayan yarası olan “kayıplar” konusunda duyarlılığı arttırmayı, bu kanayan yaraya bir nebzecik olsa da pansuman olmayı hedefleyen “Gerçeğin Rengi” sergisinde de hiçbir eser “satışa” sunulmamıştı… Hatta sanatçılar, eserlerinin bir bölümünü, örneğin Palekitireli “kayıplar”ın da aktif olduğu Palekitire Derneği’ne bağışladılar. Bu eserler arasında Nilgün Güney Sanat Atölyesi’nden genç ressam Eda Gökçe’nin Palekitire katliamında ailesini yitiren Petros Suppuris’in yağlıboya bir tablosu, ressam Aydan Lisaniler’in Muratağa’yla ilgili bir tablosu gibi yağlıboya tablolar vardı…
BARIŞ KÜLTÜRÜ İÇİN MÜCADELE…
Ressam Nilgün Güney, bugüne kadar sayısız gönüllü işe imza attı – yabani hayatın korunmasından tutun da pek çok ilerici derneğin 1980’li yıllardan başlayarak Dünya Barış Günü afişlerini, amblemlerini çizdi, herhangi bir maddi karşılık beklemeksizin her zaman gönülden ve insani biçimde adamızın iki yarısının birleştirilmesi, bir barış kültürü oluşturulması için mücadele etti. Barikatların açıldığı 2003 yılından itibaren Kıbrıslırum sanatçıların örgütü ile birlikte Kıbrıslıtürk sanatçıların örgütünü bir araya getirip........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein