“Savaş ve edebiyat: Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’u okurken savaşın kötülüğünü daha da iyi anladım…”
Ulus IRKAD
(Araştırmacı yazar Ulus Irkad, “Savaş ve edebiyat” başlığı altında şöyle yazıyor: “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’u okurken, savaşın kötülüğünü daha da iyi anladım…” Yazısını, teşekkürlerimizle paylaşıyoruz… S.U.)
Savaştan hayatım boyunca hep korktum. Savaşın hayatımın bir tecrübesi olarak yararlı bir olgu olduğunu düşünmüyorum. Kendimden, hayatımdan biliyorum bunu. Daha 1963-64 olaylarında yaşadığım korkular, sığındığımız bir evin hemen yanına kadar gelmekte olan tank şeklindeki bir buldozerin, mücahitler tarafında infilak ettirilmesi ve tabii ki o anlarda başımıza yağan bombaların korkunç gürültüsü, o zamanlar 7 yaşımda olmama rağmen aklımdan gitmedi.
SAVAŞTA KARŞILAŞTIĞIM KORKULAR…
Hele hele 20 Temmuz 1974 tarihinde mevzide karşılaştığım korkuyu da anlatamam. Hem denizden hem de karadan bombalar geliyordu üstümüze ve ben daha 17 yaşındaydım. Başımızdaki Sancaktarın korkularını ve vurulan 14 yaşındaki kardeşimi eve taşırken babama, “Ben bu çocukları vurdurmam, iyisi teslim olalım ve geleceğin büyükleri olacak olan bu çocukları kurtaralım…” deyişini ve insanların, kadınların ve çocukların hayatlarını kurtarmak için canla başla çabalayışını nasıl unutabilirim ki? 51 yıl sonra bile o savaştan, o hümanist komutanın insancıl duygularının savaşta üstün olmasından dolayı hayatta kaldığımı düşünüyorum.
MEVZİLERDE YİTİRDİKLERİMİZ…
Mevzilerde 20-21 Temmuz 1974 tarihlerinde birçok arkadaşımızı yitirdik. Sonra da tutsak düştük. O günleri bir daha yaşamak istemem… Başka toplumların aynı acıları yaşamasını da istemiyorum. Hele Gazze halkının çığlık ve acılarını da çok iyi anlıyorum. 17 yaşımda daha birkaç hafta önce lise öğrencisiyken ellerimiz havada teslim oluşumuzu unutamam. Aynı acıların bir daha yaşanmasını istemem.
“HARP VE SULH… BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK…”
Tutsaklığım sırasında Tolstoy’un “Harb ve Sulh” kitabını okudum. “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” romanı da beni etkiledi. Tam savaşı yaşamışken ve bu kitapları okurken savaşın kötülüğünü daha da iyi anladım. Barışın ne kadar önemli olduğunu anladım. Ernest Hemingway’in “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” romanı da İspanya iç savaşını anlatıyordu ve onu da bayağı anlamıştım. Çünkü bu romanlardaki acıları ben de yaşamıştım. Elbette küçük çocuk ve sivil insanları her türlü tehlikeden korumak önemliydi. Savaşı hiçbir zaman arzu etmedim. Rahmetli Sancaktarımızın (Kod adı Sadettin Bey asıl adı Cengizhan Özoğul) çocuklar için döktüğü o yaşları ve de çocukların öldürülmemeleri için çırpınışını hala daha hatırlıyorum.
“ÇEVREMİZDE ROKETLER GİDİP GELİYOR…”
Şu anda etrafımızda bir savaş var. Çevremizde füzeler, roketler gidip geliyor. Çok uzaklardan parlamalar ve patlama sesleri gelmekte. İnsanlar “İnşallah savaş bize sıçramaz” demekte. İnsanların çoğu aynen benim gibi 1963-64 ve 1974 savaşlarını yaşamışlar, deneyimine varmışlar. Savaşın kötü bir olay olduğunu biliyorlar.
“SAVAŞ İSTEMİYORUZ…”
Ben savaştan korkuyorum. 1974 yılında şehit verdiğimiz ve kefensiz gömdüğümüz şehit arkadaşlarımız geliyor aklıma. Küçücük vurulmuş çocuklar… Rahmetli babamın yaralı 14 yaşındaki kardeşimi eve getirirken kardeşimin yüzündeki acıyı, ve de benim akranlarımın bizi denizden bombalayan savaş gemisinden dolayı kafamızı mevzilerden kaldıramadığımız anları unutamam. Karadan da geri tepmez toplar ve havanlarla ayrı dövülüyorduk.
Savaş istemiyoruz…İsrail ile İran’ın savaşı durdurmasını, Filistin’deki akan kanın durmasını, insanların artık ölmemesini istiyorum. Dünyamızın barışa kavuşmasını her zamankinden daha da fazla istiyorum…
*** BASINDAN GÜNCEL…
“Şiirin ve savaşın ülkesi: İran…”
A. Erkan Koca/SERBESTİYET
İsrail’in İran’a saldırılarını içeren görüntüler akmaya başladığında, Abbas Kiyarüstemi’yle yapılan söyleşilerden oluşan Bitmeyen Sinema’yı (Agora Kitaplığı) okuyordum, büyük bir keyifle. Daha önce Alfa yayınlarından çıkan Abbas Kiyarüstemi ile Söyleşiler kitabını okumuş ve üzerine yazmıştım (23 Temmuz 2023, Serbestiyet) ama nedense Bitmeyen Sinema’daki zevki bir........
© Yeni Düzen
