menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Nikos Hristodulidis’in sefil uyumu…”

12 27
09.07.2025

Dionisis DİONİSSİU / POLİTİS

(POLİTİS gazetesi Yazı İşleri Sorumlusu Dionisis DİONİSSİU, Venedik Mimarlık Bienali’nde tartışmalar yaratan Kıbrıs Türkçesi ve Kıbrıs Rumcası’yla yazılmış kitaba gösterilen tepkileri ele alıyor makalesinde… PENNA’nın çevirdiği, bizim de üzerinden geçip düzeltmelerini yaptığımız bu yazıyı, okurlarımızla paylaşıyoruz. S.U.)

Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, Kıbrıs’ın 19. Venedik Mimarlık Bienali’ne katılımının bir parçası olarak hazırlanan kitabı “kabul edilemez” diye nitelendirerek, Kültür Bakan Yardımcısı Dr. Vasiliki Kaşşanidu’nun kitabı geri çekme kararını destekledi. Cumhurbaşkanı, geçen Perşembe günü yaptığı bu açıklamayla, Pavlos Milonas’ın sosyal medyada paylaştığı bir gönderiye hemen destek verdi ve kitabın tarihimizi tahrif etmeye çalıştığını ekledi.

DİKO milletvekili ve Eğitim Komitesi Başkanı Facebook’ta şöyle yazdı: “Kıbrıs lehçesiyle yazılan söz konusu kitap, tarihsel yanlışlıklarla dolu ve neyin nasıl finanse edildiğine ilişkin yürütmenin neyi gözden kaçırabileceğine dair ciddi soru işaretleri uyandırıyor. Kitabın İngilizce’ye çevrilerek yurtdışında dolaşıma sokulmuş olması, bu konuyu ulusal davamız için tehlikeli hale getiriyor. Yazarlar, Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk dillerinin varlığını tanımakla kalmayıp, Türk işgalini tamamen silerek yaşananı ‘siyasi bir bölünme’ye dönüştürüyor ve diğer şeylerin yanı sıra, ‘biri tanınmış, diğeri tanınmamış’ ‘iki taraf’tan bahsediyor.”

NEDEN RAHATSIZLIK DUYULDU?

Şunu netleştirelim. Asıl rahatsızlık veren şey nedir? Kıbrıs’ta iki taraf olması ve bunlardan birinin tanınması mı? Gerçekten de Kıbrıs’ta tek bir taraf mı var, yani Kıbrıs Cumhuriyeti mi? Merak ediyoruz: Cumhurbaşkanı Temmuz ayında (eğer gerçekleşirse) beşli görüşmelere katıldığında, hangi sıfatla katılacak? Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak mı, yoksa Kıbrıslırum lider, yani Kıbrıs’taki bir tarafın temsilcisi olarak mı?

Daha büyük rahatsızlığa neden olan şeyin, kitabın yazarlarının son yıllarda Kıbrıs sorunundaki çıkmazı tanımlamaya çalışırken yazdıkları şu satırlar olduğunu düşünüyoruz: “Her iki taraf da dondurulmuş bir ateşkes bahanesiynan devam eden ayrılıkçı, dar görüşlü, kültürel narsisizmi sürdürmekte ısrarlı.”

Gerçeklere saygı duyan dürüst bir insan, yukarıdaki alıntının büyük ölçüde doğruluk içerdiğini kabul etmez mi? 1960-1974 yılları arasında Kıbrıslırumlar ne yaptı? Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Zürih-Londra Anlaşmaları’nda öngörüldüğü şekliyle yönetmeye çalıştılar mı? Kıbrıslırum tarafının benimsediği “ENOSİS” politikası “ayrılıkçı” ve “dar görüşlü” değil miydi?

1960’ta bir bağımsızlık anlaşması imzalandıktan sonra ertesi gün Cumhurbaşkanı Makarios’un bağımsızlığın “ENOSİS” yolunda bir durak olduğunu söylemesi nasıl mümkün olabilir? 1963’te Kıbrıslırum tarafı Anayasa değişikliği için talepte bulunduktan hemen sonra Kıbrıslıtürkler enklavlara çekildiğinde, Kıbrıslırum siyasetçiler gerçekten ne kadar üzülmüştü? Kıbrıslıtürkler daha sonra hatalarını fark etttiğinde ve 3 Haziran 1964 tarihinde Fazıl Küçük, Makarios’a hükümete geri dönmek istediklerini bildirdiğinde Makarios’un, “Artık başkan yardımcısı değilsiniz. Hükümetin ömrü ve varlığı sizin iradenize bağlı değil” cevabını vermiş olması narsistçe değil miydi? (Haravgi gazetesi, 4 Haziran 1964). Hemen ardından Yunan milli marşı ile bayrağını benimsedik, ve ikinci bir Yunan devletinden söz etmeye başladık. Bazen Ulusal Cephe’yi, bazen EOKA B’yi kurarak bir iç savaşı da yönetebileceğimizi düşünmek suretiyle izlediğimiz politika gerçekten dar görüşlü değil miydi? Özellikle Yunan cuntasının Kıbrıs’ta garanti antlaşmasını açıkça ihlal eden, suç niteliğinde bir darbeye kalkışması sonrasında Türkiye’nin bu olaylara karışmayacağını düşünmek aptalca değil miydi?

KIBRISLITÜRKLER…

Kitap doğal olarak Kıbrıslıtürkleri de ilgilendiriyor. Bağımsızlıktan sonra, 1960 yılında dini bir grup olmaktan siyasi bir topluma dönüşmelerine rağmen, her şeyi kendilerine istedikleri için TMT’yi kurmayı seçip Kıbrıs’a silah kaçakçılığı yapmaya başladıklarında Kıbrıslıtürkler ne kadar dürüsttü? (Elmas adlı tekne vakasına bakınız). 1974 Türk işgali ve ateşkesin dondurulmasından sonra ne kadar dürüsttüler? Yöneticileri ve Rauf Denktaş, Kıbrıs sorununu “Siz orada kalın, biz de burada kalalım” diyerek çözdüklerini söylerken ve 150 bin göçmenin acısını görmezden gelerek Kıbrıslırum evlerinde yasadışı olarak yaşayıp bugün bu mülkleri yabancılara satarken, ne kadar narsist ve dar görüşlü olduklarını kanıtlamamışlar mıydı?

DİĞER İTİRAZLAR…

Bazıları nüfus mübadelesi ile ilgili diğer ifadelerle de aynı fikirde değildi. Kitabın yazarları şöyle yazmış: “Savaşın dramatik, patlayıcı ve doğrudan şiddeti, toprakların zornan el değiştirmesine ve nüfus mübadelesine sebebiyet verdi; kuzeyde yaşayan Kıbrıslırumlar’ın çoğu güneye, güneydeki Kıbrıslıtürkler da kuzeye göç etmek zorunda bırakıldı.”

Neden bazıları bu kitaba........

© Yeni Düzen