“Kıbrıs sorununda geleceğe ilişkin çeşitli senaryolar...”
Fiona MULLEN/SAPIENTA ECONOMICS
Araştırmacı gazeteci Fiona Mullen’in Sapienta Economics’te yer alan ve Kıbrıs sorununda geleceğe ilişkin çeşitli senaryoları kaleme aldığı yazısını okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik. Fiona Mullen, değişen dünyadaki gelişmelere, özellikle de büyük ülkelerin durumuna dikkat çekerek tüm bunların Kıbrıs sorunu için ne tür bir anlam ifade edebileceğini sorguluyor ve özetle şöyle yazıyor:
*** Sanırım üç senaryo vardır, birisi kötüdür, birisi ortalardadır ve birisi de bizleri iyi bir yerlere götürme potansiyeline sahiptir, meğer ki uluslararası topluluk ve politikacılar dahil, bu yolu izleme cesaretine sahip olursak... Öncelikle en kötü senaryoyla başlayalım...
*** 20 veya 30 yıl içerisinde, “dünya polisinin” artık var olmadığı bir ortamda Kıbrıs sorunu çözümlenmemiş durumda, Kıbrıslıtürk kökenli insanlar aşağı yukarı tümüyle Kıbrıs’ın kuzeyinde yok olmuş halde ve bu kez Türkiye, adanın tümünü almaya karar veriyor. Belki de bunun tohumları yirmi yıl önce atılmış, 2028 seçimlerinde partisinin kaybetme korkusuyla, Kıbrıs sorununda bir krizin seçimler için iyi olacağına karar vermiş... Adanın tümünü 2028’de mi almış? Henüz değil. Ancak tümüyle spekülasyon yapacak olursak, ara bölgenin bir kısmını almaya karar verebilir. Birleşmiş Milletler’in zaten azaltılmış sayıdaki silahsız güçleri bunu durdurabilir mi? Hayır. Avrupa Birliği bunu durdurabilir mi? Hayır, Rusya’yı da Ukrayna’da durduramamıştı. Bu yeni dünya düzeninde ABD bu konuda bir şey yapar mı? Belki de yapmaz. Bay Erdoğan ve Bay Trump bugünlerde bir dostluk yolunda ilerliyor gibi duruyor, Bay Trump’ın, Bay Erdoğan’ın telefonla aramalarına 24 saat içerisinde yanıt verdiği yönünde haberler var.
*** Bunun meydana gelmesi için pek çok şeyin yanlış gitmesi gerekiyor, özellikle de AB ve Yunanistan ile halen şöyle böyle tamam olan ilişkilerin kötüleşmesi gibi... Dolayısıyla Kıbrıs, rahat hissettiğinden çok daha fazla oranda dengesini korumak için Yunanistan ve AB’ye bağımlıdır.
*** Şöyle böyle, ortalama bir diğer senaryo ise yeni dünya düzensizliğinden ilham alacak bir Türkiye’nin Büyük Denizaltı Enerji Bağlantısı’na yönelik sorun çıkarmaya devam etmesidir – bu enerji bağlantısı Yunan adası Girit’i Kıbrıs’a ve nihayetinde İsrail’e yeraltı elektrik kablosuyla bağlamayı öngörmektedir. En nihayetinde bizleri Avrupa’nın geriye kalan bölümüyle bağlayacak, enerji izolasyonuna son verecek ve bu güneşli adadan enerji ihracını mümkün kılabilecektir. Ancak bu kablo işi, Türkiye’nin itirazları nedeniyle zaten bir yıl geriye düşmüştür...
*** Türkiye potansiyel olarak Kıbrıs’tan herhangi bir doğal gaz ihracatını da engelleme cesareti bulabilir. İlk doğal gaz keşfinin üstünden 14 sene geçti ve Kıbrıs henüz herhangi bir gaz ihracatında bulunmadı. Aslında merak ettiğim şey de Türkiye’nin zaten ihracat için en iyi umutları zaten engellemiş olup olmadığıdır. 6ncı Blok’ta “Cronos” alanında 2.5 trilyon ayak küp civarında ihracatları hızlandırmaya çalışıyordu ENİ, hatırlıyor musunuz? O yılın sonuna kadar nihai bir yatırım kararına yol açacak ENİ’den bir gelişim planı alacaktık hani? O iş ne oldu? Konu çok sessizleşti...
*** Bu şöyle böyle ortalama senaryonun sorunu ise en kötü senaryoya doğru kötüleşme riski taşıyor olmasıdır. Bunu önlemenin başka bir yolu var mıdır?
Yeni dünya düzensizliğinin bir diğer özelliği, tabuları yıkmasıdır. Daha önce ifade edilmesine asla izin verilmeyen şeyler söylenmektedir şimdi. Belki de bu yeni dünya düzensizliğinde herkes tabuları yıkabilir ve aşağıdakileri itiraf edebilir.
© Yeni Düzen
