menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kıbrıs’tan da Kıbrıslıdan da bir bok olmaz!

12 1
03.08.2025

Güney’den göçmen veya değil, 1974 sonrası, bir yığın “Kıbrıslı Türk”e Rumlara ait mülkler dağıtıldı!
Bir de Türkiye’den getirilen göçmenlere!

-*-*-

Annem – babam öğretmendi!
Annem’in bir miktar mülkü – annesinden ve babasından olmak üzere, Güney Kıbrıs’ta – Baf kasabasına bağlı Tera köyünde kaldı…

-*-*-

O dönemi yaşayanlar olarak, “ganimet” kelimesi ile “tutulmuştur” kelimesi hepimizin hafızasına kazındı!

-*-*-

İstisnasız, hepimiz ganimete çıktık!

-*-*-

Mesela 7 yaşındaydım!
Sene 1974!
5 Eylül sonrası olmalı, Yeşilırmak’ın Türk askerleri ile birleştiği günlerdi…
Türk askerleri Gemikonağı – Ambeligu yoluna kadar gelmiş, Yedidalga, Bademliköy ve bu bölgedeki Soli ile Vuni gibi antik mekanlar “Rum tarafına kalmıştı”…

-*-*-

Yeşilırmaklılar 5 Eylül’de kendileri yürüyüp, köylerini de “Türk tarafına” katmıştı!

-*-*-

Amcam onlardan biriydi!

-*-*-

Neyse, bana göre sadece bu ülkenin değil, Dünya Tarihi’nin efsane bir kahramanı olan ve hem 1964 hem de 1974’te “bazıları bodrumlarda ve o bodrumlardaki yatakların da altında – saklanırken – kimileri Londra’da kahramanca gazi olurken!!!”, mevziye girmeye bile gerek duymayıp sokak ortasında çarpışmalara katılmış ve karşılığında hayatı boyunca hiçbir şey talep etmemiş olan amcam Fadıl İncirli ile o zamanki adı Gambo Deresi, şimdiki adı Yedidalga olan köyde dolaşıyorduk…

-*-*-

Tek tük yaşlı birkaç Rum kadın gördüğümüzü hatırlıyorum…

-*-*-

Bu kadınlardan biri evinin kapısı önünde tek başına oturuyordu!
Amcam ve birkaç kişi, kadını BM Barış Gücü’ne ulaştırmışlardı…
Kadın ağlıyordu…
Evine son kez bakıp gitmişti!

-*-*-

Amcam ve diğer adamlar dışarıdayken, 7 yaşını o günlerde dolduracak ve 8’e girecek olan ben, kadının evine girmiştim!

-*-*-

Buzdolabını hatırlıyorum!
En az 10 şişe limonata vardı!
Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun o zaman buzdolapları yoktu; kaldı k türk köylerinin bir çoğunda elektrik de yoktu!

-*-*-

Tahta bir masa kaldı aklımda, masa üzerinde yenmiş meyvelerin kabukları bir tabakta ve o tabağın içinde bir bıçak…

-*-*-

Yatak odalarından birine girmiştim; duvarda bir gitar…
“Aldım!”…
Veya “çaldım”!
Daha sonra anneme “ganimetledim” demiştim ve çok hem de çok kızmıştı!

-*-*-

O gitarı yılarca tuttum!
Çalmayı öğrenmek istedim ama sokakta oynamak, futboldu, basketboldu, voleyboldu derken o tür işlerle uğraşmak daha ağır bastı ya da bende hiç yetenek olmadı!
Çalamadım!

-*-*-

Gitar kendiliğine kırıldı bir gün!
Götürdüm Çatalköy’de bu işleri yapan bir arkadaşa verdim, tamir etti gibi oldu ama olmadı!
Ve gitar ömrünü tamamladı!

-*-*-

Bu arada babam 3 aylık esaret sonrası Limasol’daki esir kampından döndüğünde; özellikle Lefke’deki yüzlerce “CMC maden işçisi” ve “aileleri”; Gemikonağı, Yedidalga ama en çok da Güzelyurt’taki evlere yerleştiler; her yerleşen evin ön kapısının yanına görülecek büyüklükte “tutulmuştur” yazdı!

-*-*-

Annemle babam da evsizdi!
Her tayin oldukları köyde öğretmen........

© Yeni Düzen