Onarıcı Dil “Sen Haklısın” Demek Değildir!
Müzakere masasının kurulup kurulmayacağını henüz bilmiyoruz. Fakat, çözümsüzlüğün olduğu gibi, bulunacak çözümün de Kıbrıs’ta yaşayan herkesin hayatını etkilediği düşünülürse, liderlerin sadece kendi ulusal toplumlarından oluşan seçmen kitlesinin kaygılarını dikkate alan bir monolog yerine, herkesi kucaklayıcı bir diyalog içinde olmaları “lütfen” yapacakları bir “güzellik” değil. Barış arayışının etiğinden kaynaklanan esaslı bir tutumdur.
İnsanın kendini yüzde yüz haklı bulsa bile kendini başkalarının yerine koymasında sayısız yarar vardır. Kendimizi başkalarının yerine koyamasak bile, “öteki” ile konuşmak, onun insanlığını ve haliyle kırılganlığını kabul etmek demektir ki, milliyetçi ideolojilerin kurguladığı soyut, yüzü olmayan, anonim üçüncü şahıs tekil olarak ifade edilen “Rum” ve “Türk” imgelerinin etkisi ancak böyle kırılabilir.
“Öteki” olarak addedilen insanların tıpkı “bizim” gibi temel birtakım kaygıları olduğunu, güvenlikli bir ortamda barış ve huzur içinde yaşamak istediklerini hatırda tutmak gerekiyor.
Gerçek şudur ki, uzun yıllardan beri devam eden Kıbrıs Sorunu ve onun hem ebesi, hem de çocuğu olan etnik antagonizm, toplumların birbirlerini ötekileştirmesine yol açtı. Siyasi elitler de siyasi kariyerlerini “ötekileştirme” üstünden sağlama almaya yöneliyorlar. Bu yüzden, siyaset erbabı sorunun bir parçası oldu.
Çünkü, sadece kendi toplumuna hitap edip “öteki” topluma karşı kulaklarını tıkayan bir siyasetin “sorun çözücü” olamayacağı bir yana, sorunun bir parçası haline gelir.
Siyasi elitlerin “öteki” toplumla diyalog kurmaması sıradan bir........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein