Cadılar Bayramı: Işıkların Altında Unutulan Anlam
Eğleniyoruz, gülüyoruz, paylaşıyoruz… Ama bazen bir şeyleri kutlarken neyi kutladığımızı hatırlamıyoruz.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Cadılar Bayramı geldi, geçti. Renkler, kostümler, ışıklar, süsler… Eğlencenin coşkusu her yeri sardı. Fakat bu coşkunun içinde, fark edilmesi zor bir sessizlik dolaşıyor:
Ne kutladığımızı biliyor muyuz gerçekten?
Kökeni Unutulan Bir Gelenek
Cadılar Bayramı, antik Keltlerin Samhain adlı hasat bayramından türemiş iki bin yıllık bir gelenek. O dönemlerde insanlar, 31 Ekim gecesi ölülerin ruhlarının yeryüzüne döndüğüne inanır, ateşler yakar, maskeler takar, kötü ruhlardan korunmaya çalışırdı.
Hristiyanlıkla birlikte bu gelenek, “All Hallows’ Eve” yani “Azizler Günü Arifesi” adını aldı. Zamanla Amerika’ya taşındı, oradan tüm dünyaya yayıldı ve dinsel kökeninden koparak popüler kültürün ışıltılı bir vitrini haline geldi.
Görünürlük Arzusu, Anlamın Yerine
Bugün Cadılar Bayramı, anlamından çok görünüşüyle yaşanıyor. Balkabakları, korku temalı partiler, kostümler, selfie’ler ve paylaşımlar… Eğlencenin yerini düşünceden çok görünürlük arzusu almış gibi.
Çoğu insan, neyin parçası olduğunu tam bilmeden kutluyor. Çünkü artık mesele, kutlamanın anlamı değil; kalabalığın içinde kaybolmadan var olabilmek. Sanki herkes bir an için “herkes” olmanın peşinde.
Bu durum bana, Neil Postman’ın ‘televizyon’u anlattığı o çarpıcı tespiti hatırlatıyor:
“Orwell’in dünyasında insanlar baskı altında susturuluyordu, Huxley’in dünyasında ise kimse konuşmak istemiyordu.”
Biz bugün, eğlencenin ve görselliğin içinde kendi düşünme........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon