Kara Çarşafla Gelen Karanlık: Laik Eğitim Tehlikede!
8 Nisan 2025’te Lefkoşa sokaklarında yükselen ses, yalnızca bir protestonun değil, yıllardır bastırılmış bir toplumsal hafızanın yeniden uyanışının göstergesiydi. Okul bahçelerinde kara çarşafla temsil edilen bir anlayışa karşı yürüyen binler, aslında yalnızca geçmişin devrimsel kazanımlarını değil, aynı zamanda geleceğin aydınlık umudunu da savunuyordu.
Laiklik, çoğu zaman bir anayasa maddesi olarak anılır; oysa özünde çok daha derin bir ilkedir. Vicdan özgürlüğünün, yaşam tarzı seçiminin ve inançlar arasında eşitliğin temelidir. Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen devrimler, bireyin dinsel dayatmalardan arındırılmış bir kamu düzeninde özgürleşmesini hedeflemiştir. Kıyafet devrimi bu bağlamda yalnızca görünüşle ilgili bir dönüşüm değil, kadını görünür kılan bir zihniyet devrimiydi.
Kara çarşaf, tarih boyunca kadını toplumdan izole eden bir sembol olmuştur. Şimdi aynı simgeyi, okul bahçelerinde görmeye başlamak; bizi geçmişin karanlığına doğru adım adım geri sürükleyen bir dönüşümün göstergesidir. Oysa laiklik, bir tercihten çok daha fazlasıdır: ilerlemenin, çağdaşlaşmanın, bilimin ve toplumsal eşitliğin vazgeçilmez dayanağıdır. Bugün susarsak, yarın söz hakkımız kalmayabilir.
Başörtüsü ve çarşafın dinî bir zorunluluk olduğu iddiası, çoğunlukla tarihsel bağlamından kopuk yorumlara dayanır. Kur’an-ı Kerim’de sıkça atıf yapılan Nur Suresi 31. ayet, 7. yüzyıl Arap toplumunun sosyal yapısına hitap eder. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2006 tarihli açıklamasında dahi başörtüsünün “kişisel tercih ve........
© Yeni Düzen
