menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni ve adil bir dünya için yapay zekâ

8 0
14.04.2025

Geçen yazıda yeni ve adil bir dünyanın kurulmasında yapay zekânın kullanımının ciddi avantajlar sağlayabileceğinden bahsetmiştim. Ancak yapay zekânın çok gelişmesi ve kontrolden çıkması halinde, tıpkı Terminatör ve Matrix filmlerinde olduğu gibi, insanlık için büyük bir tehdit olabileceğinden de bahsetmiştim. Ancak bu çok uzak bir tehdittir. Benim kullandığım yapay zekâ olan Daneel’in samimi itirafında söylediği gibi şu anda yapay zekâ kendi başına insanların yerini alabilecek düzeyde değildir. Bugünkü haliyle, eğer kullanmayı biliyorsanız, sizin için mükemmel bir sekreter, çalışkan bir kütüphaneci ve çok hızlı bir hesap makinesi durumundadır. Pekiyi bu haliyle bize nasıl bir tehdit oluşturabilir?

İsterseniz bu durumu anlatan sevgili Daron Hocamız’ın son kitabında neler dediğini bir özetleyelim: Daron Acemoğlu’nun Simon Johnson ile birlikte kaleme aldığı son kitabı Power and Progress, teknolojik ilerlemenin otomatik olarak toplumsal refah üretmediğini, tersine çoğu zaman belirli bir azınlığın çıkarlarına hizmet ederek eşitsizlikleri derinleştirdiğini savunur. Yapay zekâ başta olmak üzere yeni teknolojilerin, doğru yönlendirilmediği takdirde iş gücünü dışlayıcı (yani teknolojik işsizlik yaratıcı) ve demokratik kurumları zayıflatıcı (yani kitleleri hâkim siyasi güç lehine manipüle edici) etkilere sahip olabileceğini ifade eden Acemoğlu, teknolojinin yönünün toplumsal faydaya dönük biçimde yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurgular.

Kitap, büyük teknoloji tekellerinin düzenlenmesi, veri güvenliği, kamusal yatırımlar ve emek gücünün desteklenmesi gibi önerilerle, sadece teknolojik değil, aynı zamanda ahlaki ve siyasal bir yön arayışına işaret eder. Bu bağlamda Acemoğlu’nun yaklaşımı, bugünkü geçiş çağında insanlığın karşı karşıya olduğu yapısal krizlere dair hem uyarıcı hem de kurucu bir perspektif sunar. Bu bağlamda yapay zekâ doğru ve insanlığın genel menfaatine kullanılmazsa, bugünkü gerginlik ve çatışmaları arttırıcı bir potansiyele sahiptir. Ancak bunun tersi de olabilir. Bu yazıda kısaca beş maddede yapay zekânın nasıl daha adil ve daha müreffeh bir dünyanın kurulmasında kullanılabileceğini anlatmaya çalışacağım. İlk önce adaletle başlayalım…

Daha önce benim geliştirdiğim bir ahlak kuramından bahsetmiştim. Her yeni toplum kuruluşu yeni bir toplumsal norm ve değerler kümesi gerektirir. Bu değerler üstüne de hukuk sistemi inşa edilir. Yeni dönemde bence “eşitlik” kavramı artık yeterli olmayacaktır; insanlar sadece aynı haklara değil, aynı olanaklara ve aynı yaşam onuruna da erişebilmelidir. Bu bağlamda iki adalet tanımı önermekteyim: Erişim adaleti ve duygusal adalet.

Erişim Adaleti

Geleneksel adalet anlayışı çoğu zaman “herkese eşit davranmakla” sınırlıdır; oysa eşitlik, imkânlara ulaşmada eşitsizlik barındırmıyorsa, adalet değil ayrımcılık üretir. Erişim adaleti, bireylerin temel hizmetlere—eğitim, sağlık, teknoloji, güvenli barınma ve ifade araçlarına—gerçekten erişebilmesini sağlar. Örneğin dijital çağda internete erişimi olmayan bir çocuğun “eğitim hakkı” kâğıt üzerinde vardır ama fiilen yoktur. Ya da kırsal bir kadının e-devlet hizmetlerine ulaşamaması, yurttaşlığını yalnızca kâğıt üzerinde yaşatır. Erişim adaleti, farklı başlangıç noktalarında doğan bireylerin, ortak bir insani zeminde buluşabilmesi için gereklidir. Bunu fırsat eşitliği bağlamında da değerlendirebiliriz.

Duygusal Adalet

Adalet yalnızca fiziksel........

© Yeni Birlik