menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sermaye birikimi yerine servet birikimi: Yerli ve milli ekonomimizin Marx'a göre analizi

17 7
12.07.2025

Sevgili meslektaşım Hakkı Öztürk’le sohbetlerimizin ilhamıyla bugün size iktisat teorisindeki önemli konulardan biri olan servet ve sermaye birikimi üzerinden Türkiye’de son dönemde yaşadığımız anormal gelir dağılımı adaletsizliğinin arkasındaki yapısal problemi anlatmaya çalışacağım. Burada Marx’ın artı değer teğer teorisi ve onun geliştirdiği hayali sermaye kavramından da yararlanacağım. İyi okumalar.

GİRİŞ

Sermaye ve servet birikimi, ekonomik büyüme ve toplumsal refahın temel dinamiklerini anlamak için kritik kavramlardır. Özellikle küreselleşen dünya ekonomisinde, bu iki kavram arasındaki ilişki ve dönüşüm süreçleri iktisadi dengesizliklerin anlaşılmasında önemli ipuçları sunar. Kapalı ekonomilerde sermaye ve servet birikimi genellikle birbirine yakın değerlendirilirken, açık ekonomilerde doğrudan dış yatırımlar ve dış borçlanmalar bu ilişkide farklılaşmalara yol açar. Marx’ın artı-değer teorisi ve hayali sermaye kavramları, modern finansal sistemlerde yaşanan balon ekonomilerini ve üretken ile üretken olmayan sektörlerin dinamiklerini açıklamada rehberlik eder. Bu yazıda, bu teorik çerçeve ışığında Türkiye ekonomisinin son yirmi yılı incelenecek, sermaye ve servet birikimi arasındaki geçiş süreci ve yarattığı dengesizlikler tartışılacaktır.

SERMAYE VE SERVET NEDİR?

Bu yazıda ele alınan kavramların bireysel bazda değil toplumsal bazda karşılıkları kullanılacaktır. Bu bağlamda bir toplumda toplam sermaye o ekonomideki bütün fiziki sermaye (üretimde kullanılan makine ve teçhizat), alt yapı sermayesi (ulaştırma, haberleşme, şehircilik alt yapısı ve üretimde kullanılan binalar), beşeri sermaye (üretimde kullanılan birikmiş bilgi ve teknolojik altyapı) toplamından oluşur. Ancak beşeri sermayenin parasal değerini ölçmek hem zordur, hem de modellemesi gayet karmaşıktır. Bu yüzden genelde toplam sermaye stoku denince fiziki sermaye ve alt yapı sermayesinin parasal değeri kabul edilir.

Bir toplumun serveti ise mali sermaye (bankacılık sektöründeki mevduatlar ve finansal sektördeki birikmiş fonlar), doğal servet (ormanlar, denizler, maden kaynakları vb) ve kültürel servetin (tarihi eserler, sanat eserleri, büyük abideler ve dini merkezler gibi) toplamından oluşur. Ancak doğal ve kültürel servete paha biçilemez, doğrudan üretim ilişkisine dahil edilemez. Bu yüzden toplam servet denince genelde mali sermaye akla gelir. O zaman şöyle bir tanım yapabiliriz.

"Bir toplumun serveti o toplumun geçmiş dönemlerdeki tasarruflarının toplamıdır. Bir toplumun sermayesi ise o toplumun geçmiş dönem yatırımlarının toplamından amortismanın farkına eşittir."

KAPALI EKONOMİDE SERVET VE SERMAYE BİRİKİMİ

Hangi iktisat ekolünden olursa olsun sermaye birikimi modellenirken genelde kapalı ekonomi varsayılır. Kapalı ekonomi modelinde, dış ticaret ve sermaye hareketleri ihmal edilir; dolayısıyla sermaye ve servet birikimi, milli düzeydeki tasarruf ve yatırımlar üzerinden değerlendirilir. Servet, geçmiş dönemlerdeki tasarrufların toplamı olarak tanımlanır. Pekiyi insanlar niye servet biriktirirler, yani niçin tasarruf yaparlar? Tasarruf servet biriktirme gayesi olan bireylerin güç ve daha yüksek yaşam standardı veya gelecek güvencesi için yaptığı bir eylemdir. Yani servet birikiminde doğrudan üretim kapasitesini arttırmak gibi bir amaç yoktur.

Öte yandan sermaye ise, üretim sürecinde kullanılan makine, tesis, bina gibi fiziki varlıkların toplam değeridir. Sermaye stoku net yatırımların birikmiş değeridir ve yatırım ise işini ve üretim ölçeğini genişletmek isteyen........

© Yeni Birlik