“Terörsüz Türkiye” tiyatrosu
Başlığımıza; “senaryo,” “film” veya “hikâye” kelimelerini de alabilirdik. Önceden hikâyesi belirlenmiş ve hâkim iradelerce millete rağmen tatbik edilen sosyal projeleri kastediyoruz.
Bediüzzamanın, “Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz” tesbitinden de hareket edebiliriz. Yani biz, Birinci Cihan Harbi’nden bu yana “millî bağımsızlığımızı” kaybettiğimizden, elbette müteharrik-i bizzat olamazdık. Denilebilir ki; “mevcut hükümet de selefleri gibi mecburdur, tenkide hakkınız yok.”
Deriz ki; eskilerin hatalarını düzeltemez ve yeni cinayetlerle devam edeceklerse hükümetler, gelmemeleri daha evlâ değil mi? Yüzyılı aşkın tarihî olaylar zincirindeki “Kürtlük” meselesiyle ilgili düşüncelerimizi önceki yazılarımızda belirtmiştik. Bugünkü yazımızda, yetmiş sene önce tasavvur edilmiş ve yetmişlerde tatbikata konulmuş bir projenin içindeki, “Marksist Kürtlük” meselesindeki samimiyetsiz yaklaşımı ve bu düşüncenin milleti iğfalini ele alacağız.
Hikâyeyi, proje için Özal gibilerin Dünya Bankası’na alınmasıyla başlatabiliriz. Ve sonra Özal’a Türkiye’de pozisyon arayan proje sahiplerinin, siyasî arenada MHP’ye ve MSP’ye yanaşmalarını, Demirel’in 1979 ara seçimi galibiyetini müteakiben, Ecevit’in Demirel’i azınlık hükümetine mecbur bıraktığı günlerde, Erbakan’ın hükümeti dışarıdan destekleme şartına Özal’ın başbakanlık müsteşarlığını dayatmasına kadar götürebiliriz. Türk milletine yapılan en dehşetli ve alçakça cinayetin (12 Eylül 1980) devamındaki hadiseleri, araştırmacılara bırakacağız.
ABD başkanının 2024........
© Yeni Asya
