Ümmet-i Muhammed’in kalbindeki hançer (1)
Bugünün İslâm dünyası parçalanmış, yorgun ve birbirine yabancılaşmış bir haldeyse, bu tablonun en önemli sebeplerinden biri, hatta en sinsi olanı hiç şüphesiz milliyetçilik cereyanıdır. Asr-ı Saadet’te kökünden sökülen kavmiyetçilik taassubu, ne yazık ki modern çağın yeni elbiseleriyle ümmetin kalbine tekrar sokulmuştur.
Milliyetçilik; insanların etnik kökenini, dilini, kültürünü yücelten, bir kavmi diğerlerinden üstün görme meylidir. Bu fikir Batı’da, özellikle Fransız İhtilâli sonrası zuhur etmiş, 19. Yüzyılın sonlarından itibaren İslâm coğrafyasına da ihraç edilmiştir. Halbuki İslâm nazarında insanların üstünlük ölçüsü kavim değil, takvadır. Ayet-i kerîmede şöyle bahsediliyor: “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanıyasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır.”1
Bu ayet, İslâm’ın ırkı değil, takvayı merkeze aldığını açıkça ilan eder. Ancak milliyetçilik fikri, kavimleri birliğe çağıran Kur’ân’a karşı, onları ayrılığa sevk eden bir fitne vasıtası olmuştur. Üstad Hazretleri, Müslüman milletlerin asıl birleştirici kimliğinin İslâmiyet olduğunu vurgulayarak şöyle........
© Yeni Asya
