Kalpleri ve akılları aydınlattı
Eczacı ortaya bir soru atar: “Allah varsa, neden şerri yaratmıştır?”
Herkes bu soruya bir şeyler söyler, ancak verilen cevaplar eczacıyı tatmin etmez. Gerilim artar, ortam âdeta kavgaya gebe hâle gelir. Heyetten biri sinirlenerek eczacıya, “Daha fazla konuşma, yoksa seni göle atarım. Zaten Barla’ya gidiyoruz; orada şeyh efendiye bu sorunu sorarsın, cevabını da alırsın,” der. Böylece tartışma sona erer.
Kayık iskeleye vardığında heyet, doğruca belediye başkanının evine gider. Kısa bir sohbetten sonra, kahvelerini bile içmeden Bediüzzaman Said Nursî’yi ziyaret etmek için haber gönderirler. Bediüzzaman misafirleri memnuniyetle kabul eder, onları ayakta karşılayarak şöyle der:
“Benim sizi ziyaret etmem gerekirken siz ziyaretime geldiniz.”
Henüz kimse bir şey sormamışken, Bediüzzaman söze girer:
“Şimdi size şerrin nasıl hayır olabileceğini anlatacağım.”
Heyet şaşkın bakışlarla birbirine bakar. Herkes pür dikkat kesilerek onu dinlemeye başlar. Bediüzzaman konuşur:
“Kangren olmuş bir kolu kesmek şer değil, hayırdır. Çünkü kol kesilmezse tüm vücut kaybedilir. Demek ki Allah bazı şerleri hayır doğursun diye........
© Yeni Asya
