Vatan savunması: Nereden nereye…
Anadolu’yu 106 yıl önce işgale gelen Yunan’ın nakliye kamyonları karşısında, kağnılarla, eşek ve katırlarla silah ve cephane taşımaya çalıştığımız mekkâre düzeni…
Düşmanın onlarca uçağı karşısında, elimizdeki hepi topu birkaç bez kanatlı uçağı, yırtıklarına kâğıt yapıştırarak uçurmaya çalıştığımız ‘hava kuvvetleri’miz…
Konya’dan Afyonkarahisar’daki cepheye, elimizdeki kırık dökük silah ve mühimmat ile askerimizin ayağını soğuktan korumak için mübarek annelerimizin ördüğü yün çorapları ulaştırmak için, lokomotifinde yakacak kömür bulamadığımız treni, vagon tahtalarını söküp yakmak suretiyle yürüttüğümüz zor zamanlar…
Daha dün, Rusya’dan S400 hava savunma sistemi aldık diye, ABD ve Avrupa ülkelerinin üzerimize çullandığı demler…
Harp sırasında ne kadar işe yarayacağı ve iplerinin kimin elinde olacağı belirsiz; fakat satış ve işletme maliyetleriyle, deyim yerindeyse ‘ocak söndüren’ F35 savaş uçaklarının, parasını ödediğimiz halde teslim edilmeyip, alenen gasp edildiği şartlar…
Türk Devleti’nin, Osmanlı döneminin son 200 yılında, özellikle harp sanayisinde çağın gerisine düşmesinin acısını çok şiddetli şekilde yaşadık.
1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtımız sırasında, elimizde doğru dürüst çıkarma gemileri olmadığından verdiğimiz ağır kayıplar, şehitlerimiz…
Doğru dürüst telsiz sistemimiz olmadığından, kendi uçağımızla kendi gemimiz Kocatepe’yi batırdığımız facia…
Terörle mücadelede kullanmak için İsrail adlı terör örgütünden fahiş fiyatlarla satın almak zorunda kaldığımız Heron adlı İHA’lar ve bunların hiçbir faydasını göremediğimiz acılı zamanlar…
Nereden nereye........
© Yeni Ankara
