Nasıl uygun görürseniz mi?
Türkiye siyaseti, yine ilginç bir paradoksla karşı karşıya.
Bir yanda “barış dili” çağrıları yapılıyor, öte yanda o dili kim kuracak sorusuna kimse cevap vermiyor.
DEM Partili Pervin Buldan, Öcalan’ın medya diline dair eleştirilerini aktarırken “AKP’nin medyayı, yargıyı, siyaseti, hayatın her alanını dizayn ettiğini” söylüyor ama hemen ardından “bu gücü barış dili için kullansın” diyor.
Durup düşünelim:
Bir siyasi hareket, bir iktidarın tüm alanları kontrol ettiğini söylüyorsa, ardından o iktidardan “barış dili üretmesini” istemesi nasıl açıklanır?
Bu, fiilen bir teslimiyet çağrısı değil midir?
Demokrasi, otoriteden rica edilerek mi gelir?
Buldan’ın sözleri, ilk bakışta makul bir talep gibi sunuldu: “Barış dili, toplumsal uzlaşı.”
Ama altını kazıyınca görülen şey, bir dil tartışmasından çok bir güç paylaşımı pazarlığı.
Çünkü eğer barışı, gücü elinde tutanların inisiyatifine bırakıyorsak, o zaman barıştan değil, güçle uzlaşmaktan bahsediyoruz.
AKP’nin yıllardır uyguladığı “kontrollü siyaset alanı” tam da bu değil mi zaten?
İktidar, her muhalif sesi sustururken, her medya organını hizaya çekerken, her yargı kararını siyasete göre şekillendirirken şimdi birden “barışın dili”ne mi dönüştü?
Yoksa DEM Parti, kendisine tanınacak sınırlı bir konuşma alanı için bu dili mi benimsedi?
Buldan’ın sözleri içinde özellikle medyaya dair eleştiriler çok konuşuldu.
“AKP medyayı tamamen kontrol ediyor” cümlesi gazetelerde yer buldu. Ama o kontrolün arkasındaki mekanizma, yani iktidar-yargı-sermaye üçlüsü hiç konuşulmadı. Çünkü o kısımlar konuşulamaz; konuşan bedel öder.
Medya bunu çok iyi biliyor.
Ama daha ilginci şu; Buldan, medyanın dizayn edildiğini söyleyip bunu kime söylüyor? Erdoğan’a.
Yani medyayı tekelleştiren kişiye, bu tekeli şikâyet ediyor.
Bir an duralım. Bu, yangını çıkarana itfaiye çağırmak değil mi?
Medyanın sesini kısan iktidardan “barış diliyle konuşmasını” istemek, aslında o sessizliğe razı olmaktır.
Böyle bir çağrı, muhalefetin samimiyetini değil,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d