Tuttuğumuz oruç; kabul edilmeyecek oruç grubuna girmesin!
Tuttuğumuz oruç; kabul edilmeyecek oruç grubuna girmesin!
Yaşar Değirmenci
İnsanoğlu varlığını sürdürebilmesi için toplumsal hayata muhtaçtır. Toplumsal hayata katılım, ferde ve topluma görevler yükler. Bu görevlere, günümüzde sosyal dayanışma deniliyor. Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılan teâvün kelimesi de ‘yardımlaşma, dayanışma’ demektir.
Yardımlaşma ve dayanışmanın biçimi değişebilir. Eskiden zenginle yoksul arasında karşılıksız yardım verme-alma şeklinde oluyordu. Günümüzde yardımlaşma ve dayanışmanın, iş alanları açarak yoksullara nafaka sağlama (infak), devlet ve sivil toplum desteği gibi değişik şekilleri uygulanıyor. Önemli olan toplumda yardımlaşma ve dayanışma iradesinin yaşatılmasıdır.
Böyle bir iradenin aktif olmadığı toplumda bireylerin varlığı ve mutluluğu tehlikeye düşer, bu da toplumsal sıkıntılar üretir. İslâm dini bu gerçeği göz önüne alarak kişilere ve toplumsal kesimlere bazı görevler yüklemiş, ilkeler koymuştur.
Resûlullah Efendimiz, Kur’ân-ı Kerîm’in talimatıyla insanlığı iki temel göreve çağırmıştır: 1. Allah’a inanıp kulluk etmek; 2. Allah’ın yarattıklarına şefkat ve merhamet etmek. Meşhur bir hadiste Hz. Peygamber insanları bir bedenin organlarına benzetir; nasıl ki bu organlardan biri hastalandığında bütün beden acı çekiyorsa, Müslümanların da birbirinin acılarını böyle hissetmeleri gerektiğini bildirir.
Bütün dinlerde hayır yapmanın, yardımlaşmanın önemi kabul edilmişse de yalnız bizim dinimizde zekât denilen zorunlu (farz) bir yardımlaşma ibadet olarak konmuş; uygulama hükümleri belirlenmiştir. Namaz bedenî ibadet, Kur’an’da 27 ayette namazla birlikte geçen zekât da malî ibadettir.
Bir Müslüman bu ibadeti, öncelikle, kendisine nimetler ihsan........
© Yeni Akit
