Kerbela: Tarihin kanayan vicdanı
Kerbela: Tarihin kanayan vicdanı
Yaşar Değirmenci
10 Muharrem 1447 Hz. Hüseyin Efendimizin şahadetinin yıldönümü. Hicretin 61. yılının 10 Muharrem günü Hz. Hüseyin ve yanında bulunan bir avuç insan (100 civarında) 5000 kişilik Yezid ordusu tarafından kuşatılarak bugün Irak toprakları içerisinde kalan Kerbela’da hunharca katledildiler. Bu normal bir cinayet değildi. Katledilen Peygamberimizin sevgili torunuydu. Onun katli; değil bir peygamber torununa, hiçbir insana, hatta bir canlıya dahi reva görülemeyecek hunharlıkta gerçekleştirilmişti. Kerbelâ, İslam ümmetinin, bütün müminlerin asırlardır dinmeyen ortak hüznü ve kederidir. Dünyanın neresinde bulunursa bulunsun; mezhebi, meşrebi ne olursa olsun, kalbinde iman taşıyan, Rasulüllah Efendimizi, ashabını ve ehl-i beytini sevip sayıp onlara muhabbet besleyen her müminin ortak acısı ve kederidir. Ve Kerbela bize hâlâ adaletin bedelsiz olmayacağını hatırlatır.
Bu olay Müslümanların hafızasına adeta silinmez bir biçimde kazındı. İslam ümmetinin kollektif hafızası başta Müslüman Anadolu halkı olmak üzere birçok Müslüman halk, kendi cenazesinin taziyesine gelenlere helva ikram eder gibi, Hz. Hüseyin’i öz evinden çıkmış kendi cenazesi bilerek, onun adına âşûreler kaynatıp dağıttı. İnsanlar Kerbela’da olanların hatırasını zihinlerde taze tutmak için çocuklarının adını Hüseyin ve Zeynep koymaktan bir an bile geri durmadılar. Bugün bize düşen, Kerbelâ’yı doğru okumak, doğru anlamaktır. Onu tarihte yaşanmış bir kıssaya, dönüştürmemek, ibret alıp ders çıkarmaktır.
Küffarın mezhep, meşrep, mektep demeden Müslümanların geleceğini toptan yok etmek için seferber olduğu böyle bir zamanda, Müslümanların ortak sembol ve değerlerinden ilham ve güç alarak geleceği vahiyle inşaya yönelmekten başka çıkar yol yoktur. Kucaklayıcı, yok edici değil var edici, zorba değil merhamet ve şefkat kanatlarını; zulme değil adalete, çıkara değil erdeme ve vicdana öncelik verici medeniyet tasavvurunu yeniden insanlığa sunarak insanlığını armağan edebilecek tek esaslı birikime ve özgüvene Türkiye sahiptir. Türkiye; dünyanın ruhu, mazlumların umudu ve zorbaların kâbusu olduğu müddetçe Hz. Hüseyin Efendimizin izi sürülmüş olur. Ülkemizde her gün iç ve dış güçlere verilen mücadele, zalimlerin zulmü altında inleyen mazlumların ızdırapları, makam/mevki düşkünü insanların halleri, kaybettiği mukaddeslerinin yerini alıp dünyevîleşenlerin içler acısı vaziyetleri, Kerbela’da yaşananlardan/yaşatılanlardan farksız mı? Başta Filistin ve........
© Yeni Akit
