menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarihin yüklediği misyon

9 1
25.10.2025

Tarihin yüklediği misyon
REFİK TUZCUOĞLU

Ömrünü Rumeli’de kaybolan bir medeniyetin ruhunu anlatmaya adamış rahmetli mütefekkir yazar Münevver Ayaşlı’nın, bugünkü Balkanlar’ı anlamak için sarsıcı bir tezi vardı. Ayaşlı’ya göre Rumeli, Türk karakterinin ve devlet aklının en rafine hale geldiği asli anavatanıydı. Zira ona göre, “Orta Asya’dan gelen Türk karakteri ve ruhu, Anadolu’da yoğrulmuş, ancak en rafine, en kâmil ve en medeni formuna Rumeli’de ulaşmıştır.” Bu yüzden Rumeli’nin kaybını, büyük bir hüzün ve özlemle anardı.

O, bu meşhur teziyle yeni kuşaklara bir sorumluluk yüklemek istiyordu. Aziz millet, ne zaman Anadolu tökezlese Rumeli’nin iradesiyle, ne zaman Rumeli yorgun düşse Anadolu’nun ruhuyla ayağa kalkmasını bilmişti. Bunun en çarpıcı örneği, 1402’deki Timur gailesiydi. O büyük felaketle Anadolu’da devlet adeta yok olurken, Osmanlı’yı Fetret Devri’nden çıkarıp bir cihan devleti olarak yeniden ayağa kaldıran irade, başkenti Edirne olan Rumeli’deki sağlam temellerden beslenmişti. Tıpkı asırlar sonra çöken bir imparatorluğun enkazından Anadolu’nun milli mücadeledeki fedakârlığının istiklali yeniden garanti altına alması gibi...

İşte bugün Balkanlar’da kaynayan kazana sırtımızı dönemeyişimizin sebebi budur. Batılı başkentler için bir satranç tahtası, Moskova için Slavlık üzerinden bir nüfuz alanı olan Balkanlar, Ankara için bir dış politika meselesi olmanın ötesinde anlam taşır. Algılarımız bizi yanıltmasın; Balkan coğrafyası, İstanbul’dan çok daha önce fethedilmiştir. Balkan fetihleri 1361 senesinde başlar. Balkan Fatihi olarak bilinen Sultan Murad Hüdavendigâr’ın bir kabri de Kosova’nın Priştine yakınlarındadır. O sebeple Balkanlar, bizim için ata yadigârıdır. Ecdadın mührünü vurduğu camilerde ezanlarımız yankılanır.........

© Yeni Akit